25 Ağustos 2013 Pazar

Başka ?

123. Gün (Başka ?)


Bu hikâyeyi ilk okuduğumda o kadar etkilenmiştim ki… Birden aklıma geldi ve sizinle paylaşmak istedim. Herhangi bir konuda farkındalık yaşarsak bir daha asla eski biz olamıyoruz. Bunca okuduğumuz sözler, cümleler, olaylar mutlaka belirgin bir değişim yaşamamızı sağlıyor.

İnsan yetiştirdiğim için doğal olarak insan davranışlarını gözlemlemeyi seviyorum. Sınıfta bir öğrencinin sergilediği herhangi bir çiğ davranış ya da karakterine bağlantılı olarak sarf ettiği bir çiğ söz, yıllar sonra bir yetişkin olduğunda ona nasıl bedeller ödeteceğini görmemi sağlıyor.

Bazı sınıflarda öğrencilerimle bunu bir oyuna çevirdik. Özellikle gerçeklerle yüzleşmeyi başarabilen çocuklarım benden onları 20 yıl sonra şu anki hangi davranışının nasıl bir bedel ödeteceğini söylememi isterler.

Ben de asla yalan söylemeden belki de biraz acımasızca, farkına varmadığı durumda ilerde bu davranışın nasıl bir bedel ödeteceğini söylerim. Oldukça şaşırdıklarını söyleyebilirim. Gençler bir kitap gibi açık otururlar sıralarda. Her davranışları erişkin olduklarındaki davranışların altyapılarını oluşturur. Bu yüzden de erişkin insanlarla karşılaştığımda da sergiledikleri her davranışın alt yazısını okuyabiliyorum. Oldukça yorucu bir durum olduğunu belirtmeliyim. Kırklarına gelip hala yalan söyleyen insanların varlığına şahit olmak oldukça üzücü bir durum…

İşte bu yüzden yaşadığımız her anın bize öğretebileceklerinin farkına varmamız lazım… Ve bu farkındalığı yaşadığımızda da bunun gereklerini yerine getirmek zorunda olduğumuzu anlamalıyız. Merdivenin basamaklarını tırmandığımız gibi karakterimizi olgunlaştıracak basamakları da teker teker tırmanmak zorundayız.

İşte hikâye:

Günlerden bir gün: Buddha bir ağacın altında öğrencileriyle oturmaktadır. Bir adam gelir ve yüzüne tükürür. Buddha yüzünü siler ve adama sorar, "Başka? Başka ne söylemek istiyorsun?" Adam şaşırır, çünkü bir insanın yüzüne tükürülünce "Başka?" diye sormasını beklememiştir. Böyle bir deneyimi yoktur. Daha önce insanları hep aşağılamıştır ve onlar da kızarak tepki vermiştir. Ya da korkudan gülümsemiş ve adama yaranmaya çalışmışlardır. Ama Buddha ikisini de yapmamış, ne öfkelenmiş, ne de korkmuştur. Sadece düz bir şekilde "Başka?" diye sormuştur. Tepki vermemiştir.

Ama Buddha' nın öğrencileri öfkelenir, tepki verir. En yakın öğrencisi Ananda der ki: "Bu çok fazla, buna tahammül edemeyiz. Sen öğretine devam et, biz de şu adama bunu yapamayacağını gösterelim. Cezalandırılması gerekiyor. Yoksa herkes aynı şeyi yapmaya başlar."

Buddha konuşur: "Sesini çıkartma. O beni kızdırmadı, ama siz kızdırdınız. O bir yabancı, buralara yeni gelmiş. Benim hakkımda bir şeyler duymuş olmalı; 'bu adam tanrıtanımaz, tehlikeli, insanları yoldan çıkarıp yanıltıyor' gibi şeyler. Benim hakkımda bir fikir edinmiş. O bana tükürmedi, kendi fikrine tükürdü; beni tanımıyor ki, bana nasıl tükürmüş olabilir? Eğer düşünürseniz, o kendi zihnine tükürdü. Ben onun bir parçası değilim ve görüyorum ki bu zavallı adamın söyleyecek başka bir şeyi olmalı. Çünkü bu, bir şey söylemenin bir yolu; tükürmek bir şey söylemenin bir yolu... Bazen dilin yetmediğini hissettiğin anlar olur; derin sevgide, yoğun öfkede, nefrette, duada. Dilin yetmediği yoğun anlar olur. O zaman bir şey yapman gerekir. Derin sevgi duyduğunda, birine sarılırsın; ne yaparsın orada? Bir şey söylersin. Çok öfkelendiğinde birine vurursun, tükürürsün, bir şey söylüyorsundur. Bu adamı anlayabiliyorum. Söyleyecek başka bir şeyi daha olmalı. O yüzden 'Başka?' diye sordum."

Adam daha da çok şaşırır! Ve Buddha öğrencilerine der ki: "Siz beni daha çok kızdırdınız, çünkü siz beni tanıyorsunuz, benimle yıllarca yaşadınız, ama yine de tepki veriyorsunuz."

Şaşıran, kafası karışan adam evine döner. Bütün gece uyuyamaz. Bir buddha gördükten sonra artık eskisi gibi uyumak zordur, mümkün değildir. Bu deneyim tekrar tekrar aklına gelir. Ne olduğunu kendine açıklayamaz. Titreme, terleme nöbetleri geçirir. Böyle bir adama hiç rastlamamıştır; bütün zihni, bütün kalıpları, bütün geçmişi dağılır. 

Ertesi sabah geri döner. Buddha'nın ayaklarına kapanır. Buddha sorar: "Başka? Bu da sözle söylenemeyeni söylemenin başka bir yolu... Ayaklarıma dokunduğun zaman, sözcüklere sığmayan, sıradan dille anlatılamayan bir şey söylüyorsun." Buddha devam eder: "Bak Ananda, bu adam yine burda, bir şey söylüyor. Çok derin duyguları olan bir adam bu."

Adam Buddha'ya bakar: "Dün yaptığım şey için beni affet."

Buddha cevap verir: "Affetmek mi? Ama ben, dün o hareketi yaptığın adam değilim ki. Ganj nehri sürekli akıyor, o hiçbir zaman aynı Ganj değil. Her adam bir nehirdir. Senin tükürdüğün adam artık burada değil; aynı onun gibi görünüyorum, ama aynı değilim, bu yirmidört saatte öyle çok şey oldu ki! Nehirden çok su aktı. O yüzden seni affedemem, çünkü sana kızgın değilim."

"Ve sen de yenilendin. Görüyorum ki sen dün gelen adam değilsin, çünkü o adam kızgındı. O kızgındı, ama sen önümde eğilip ayağıma dokunuyorsun, nasıl aynı adam olabilirsin? Sen o değilsin, o yüzden bunu unutalım. O iki adam; tüküren adam ve tükürülen adam, artık yok. Yakına gel. Başka şeylerden konuşalım."


OSHO' nun "Yakınlık" kitabından alıntıdır.


Renk Kodu: C: 28 M: 100 Y: 60 K: 0

4 yorum:

Ne güzel kelimeler onlar... Parmaklarınıza sağlık...