Aziz Nesin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aziz Nesin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2014 Pazartesi

Doğum Günü Telgrafı

353. Gün (Doğum Günü Telgrafı)

Bugün 14.04.2014… Benim doğum günüm. Tüm 4’lerin ve 14’lerin bir arada bulunduğu bir yıl. Bu yüzden benim için daha bir anlamlı geliyor diyebilirim. Hadi bakalım kendi doğum günümü kendim kutlayayım… Bir de kendimi güzel bir şiir armağan edeyim.


Sen iyi ki doğdun
Ben iyi ki yaşıyorum
Ne güzel şey
Seni hala seviyorum

Aziz NESİN

Renk Kodu: C: 73 M: 42 Y: 66 K: 25

25 Mart 2014 Salı

Ceza, Çocuğa Bırakılırsa

333. Gün (Ceza, Çocuğa Bırakılırsa )

Çok etkileyici bir anket yapılmış ve sonuçları da oldukça çarpıcı. Nasıl eğitilirsek biz de öyle eğitiyoruz. Dayakla büyüyen çocuklar kendi çocuklarını da mutlaka dövüyorlarmış, dövmeseler bile akıllarından mutlaka geçiriyormuş… Aşağıdaki yazıyı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.


İlkokul ikinci sınıf öğrencileri, "siz baba olsanız, babanız da çocuğunuz; suç
işlediğinde ona ne ceza verirdiniz?" sualini başarıyla cevaplandırdılar.
(yapılan bu anket ailelerin iç yüzünü, çocukların muhayyilesini ve kendilerine verilen cezanın ağırlığını büyük çıplaklığıyla ortaya koyuyordu.)

"Onu bir topal ata bindiririm. Üstüne çadır örterim. Çadırın tepesine bir bıçak asarım. At topalladıkça bıçak kafasına dokunsun, akıllansın."

Gazeteciler arasında konuşkanlığıyla tanınan ve her fırsatta çocuğuna öğütler veren bir babaya, yer değiştirdikleri
takdirde çocuğunun uygulamak istediği ceza: "Ağzına fermuar dikerim"di.

Annesi üvey olan bir kız çocuğu "Gezmeye götürmem", bir sütçünün oğlu
"Eşeklerin yanında yem yesin".
Şiddetli baskı altında tutulan bir çocuk, "Olmaz, çocuk da olsa babaya el kalkmaz" diye
cevap veriyordu.

Okul öğrencilerinin yarısı, gazeteci ailelerin çocukları, yarısı da çevredeki gecekondulardan gelen yavrulardı. Anket, bu iki grup ailedeki görgü ve eğitim ayrımını bütün çıplaklığıyla göz önüne seriyordu.
Yaşayış şartları normal olan yavrular: "İyilikle söylerdim": "Poposuna usulca vururdum": "Yemek vermezdim": "İçinde fare olan tuvalete kapatırdım":  "İğne yaptırırdım": "Denize atardım,
yüzme biliyor" gibi cezaları babalarına layık görürken…

Gecekondu bölgesinde oturan çocukların cevapları çok daha ağırdı: "Bir tencere çorbayı kafasına geçirirdim": "Ayaklarından tavana asardım": "Baltayla keserim": "Kelepçelerim": "Ağaca bağlar, kırbaçlarım": "Yerim": "Pastırma gibi doğrarım": "Eşek sudan gelene kadar döverim": "Kaynar suyla haşlarım".

Aziz Nesin /  Şimdiki Çocuklar Harika

Formun ÜstüFormun AltıFormun ÜstüFormun AltıRenk Kodu: C: 100 M: 0 Y: 11 K: 25

10 Şubat 2014 Pazartesi

Bir Kadını Ağlatmak

292. Gün (Bir Kadını Ağlatmak)

Dostlar bir kez daha okudum ve bir kez daha hayran kaldım yazılanlara... Yaşımdan mı ileri geliyor nedir bilmem ama gözlerim hemen sulanmaya başlıyor artık. Birden hem de birden akmaya başlıyor gözyaşlarım. Eskiyi hatırlayınca hele durdurmak ne mümkün. Galiba tüm bunların nedeni yaşlanıyor olmam.:(((




Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya… En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte.

Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli… Ve kadın ağlar; hem de çok!


Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü.

Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler.
İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları. Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar.

Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı…
Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.

Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan…

İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.

Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.. o zaman niye sarılsınlar ki!

Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.
Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.
Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!


 Aziz Nesin

Renk Kodu: C:26 M:50 Y: 0 K: 0

Ağlayan Kadın,
1937 yılında Pablo Picasso
 tarafından yapılmış yağlıboya tablo.
Liverpool'daki
 Tate Gallery'de sergilenmektedir.
Ağlayan bir kadını betimleyen tablonun yalnızca İspanya İç Savaşı'nın 
acılarını değil,
zulmün
 evrensel tanımını yansıttığı düşünülmektedir.

2 Ocak 2014 Perşembe

Böyle Gelmiş Böyle Gitmez

253. (Böyle Gelmiş Böyle Gitmez) 

Sevgili dostlar güzel ve yalnız ülkem zor hem de çok zor günler geçiriyor. Bende bu şiiri okuyunca hemen paylaşmak istedim. Güzel ülkemin en kısa zamanda düzlüğe çıkması umuduyla…




O, gülerek anlatırdı, ben de gülerek dinlerdim.
Çoğumuz kendi suçumuzmuş gibi yoksulluğumuzdan utanırız.
Ben de yıllarca yoksulluk ayıbımdan utandım, taa yazar olana dek...
Çoğunluğun yoksul olduğu ülkede, yoksulluğun değil,
varlıklılığın daha utanılası olduğunu yazarlığa başlayınca anladım.''

Aziz Nesin / Böyle Gelmiş Böyle Gitmez

Renk Kodu: C: 29 M: 3 Y: 74 K: 0


Bir coğrafyacı olarak güzel ve yalnız ülkemden kareler paylaşayım istedim...

KAPADOKYA ( Pers dilinde Güzel Atlar Ülkesi anlamına gelmektedir.)
EVİM BODRUM:)))
BÜYÜK VE KÜÇÜK AĞRI DAĞLARI
ÖLÜDENİZ
HAKKARİ ( En çok gitmek istediğim yerlerin başında geliyor.)

MARDİN
UZUNGÖL