ŞİKAYETÇİYİM
Bir süre daha bunları içimde tutarsam kahrımdan öleceğim. Herkes bilsin bilsin ki başka anne adaylarının başına gelmesin.
39 yaşında Bodrum’da yaşayan 15 yıllık öğretmen bir bayanım. 4 Haziran tarihinde doğum yapıp 6 Haziran
tarihinde bebeğini kaybetmiş iki günlük bir anneyim.( Bebeğim yanımda olamasa
da ben onun annesiyim ve onun haklarını korumak benim boynumun borcudur.) Uzun
uzun buraya yazıp yazmama konusunda düşündüm.
Buraya yazmakta ki amacım ise 21. Yüzyıl Türkiye’sinde anne karnındaki
bebeğin dahi ameliyat edildiği ülkemizde benim yaşadıklarımın ibretlik
öyküsünün insanlar tarafından bilinmesi ve en önemlisi de toplumsal
gerçekliğimizin durumunu açık ve net ortaya koymaktır. Benim gibi başkaları da
aynı durumları yaşamış, yaşıyor ya da yaşayacak olabilir. Kimsenin benim
gördüğüm muameleyi görmemesi adına sizlerle yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
Bir anne olarak benim en kötü günüm doğurduğum, hiç dokunmadığım, sesini
duymadığım, kucağıma dahi alamadığım evladımı toprağa koyduğum andır. ( Tüm
evlatlarını kaybetmiş, çocukları olan annelerin beni canı gönülden anlayacağını
umuyorum.) İnsanların onlarca yıl uğraşıp hamile kalmasının yanında benim
raporlarla belgelenmiş sapasağlam bebeğimin yaşadıklarım sonucunda kaybedilmesi
beni daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. İstanbul’un göbeğinde bunlar
yaşanıyorsa güzel ülkemin en ücra köşelerinde kim bilir kimler neler
yaşıyordur? Kim bilir hangi anneler ya da anne adayları susmayı seçiyordur?
En baştan başlamak gerekirse 28 Kasım 2015 tarihinde evlenip Ocak 12’de
hamile olduğumu öğrendim. Allah yüzümüze güldü. 38 yaşında bir bayanla 42
yaşındaki bir beyin birlikteliğinde olabilecek en güzel haberi aldığımızda ben
ve eşim havalara uçtuk. Onlarca yıl sonra tanışıp evlenmiş iki kişi olarak,
ailemize bir canın katılacağını öğrenmek, geç anne ve baba olacak olan bizim
için harikulade bir duyguydu. Bu nedenle hamileliğim boyunca yaşımın da ileri
olması nedeniyle çok ama çok bilinçli, sorgulayan bir hamilelik geçirdim. En
küçük bir aksilik olmasın diye de doktorların dediklerini çok önemsedim.
Bodrum’da geçen 17 haftalık hamileliğim boyunca doktorlarım Şermin GÜVENÇER
ve Nedret TANACI’ydı. Doktor olmadan önce insani yaklaşımı kendilerine gaye edinmiş
yürekli doktorlardır. Buradan bana olan yaklaşımları nedeniyle her ikisine de sonsuz
teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Gelelim asıl konumuza hamileliğim 17. Haftasında (8 Nisan tarihinde) kendi
işimden ayrılarak hamileliğimin kalan kısmını geçirmek üzere ailemin yanına
İstanbul Ümraniye’ye gittim. Sağlık koşullarının daha çeşitli olması, kalan
hamilelik süresince tüm aile fertlerimin yanımda olması ve Bodrum’da yaz sezonunun
açılıp eşimin sürekli yanımda olmayacak olması nedeniyle böyle bir tercih
yaptık.
Doktor ve hastane arayışına girdiğimde evime en yakın olan ve 7/24 kadın
doğum doktorunun bulunduğu bir hastaneyi tercih ettim. Yıllarca gittiğim bu
hastanenin yenilikçi yapısı en önemlisi de düzgün işleyişi bu tercihi
yapmamdaki asıl nedendir. Bunca yıldır gittiğim bu hastanenin evime de yürüme
mesafesinde olması tercihimin kesinleşmesinde son derece etkili olmuştur.
Buradan olayların yaşandığı günün 1 gün öncesine geçmek istiyorum. (Doğum
yaptığım günün 1 gece öncesi)
02.06.2016 tarihinde MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi’ ndeki Kadın Doğum doktorum AYLİN AKINCI Hanımı
cep telefonundan aradım. Sağ tarafımda bir ağrı hissettiğimi söyledim. Safra
kesemde taş olduğunu ağrıya bunun sebep olup olmayacağını ve bu ağrının ne
olduğunu anlamadığımı söyledim. Bana dinlenmem ve bol su içmem gerektiğini
ifade etti. Daha ileri ki ( 8 Haziran) bir tarihte olan randevumu 3 Haziran
tarihine alıp alamayacağımı sordum. Kendisi 3 Haziran’da gelebilirsin, dedi. Bu
nedenle randevumu saat 11.00 daha sonra ise 09.45 /03.06.2016 tarihine aldım.
(Hastane kayıtlarında mevcuttur) Bu arada randevu saatine kadar bol su içtim ve
dinlendim ama ağrım geçmedi. Hatta daha da şiddetlenerek karnımın altına
inmeye başladı. 2 Haziran akşamı ağrımın daha da şiddetlenmesi nedeniyle saat
23.00 civarında MEDICANA ÇAMLICA Hastanesi'nin ek binasındaki (Çamlıca Tıp Merkesi) acil servisine
kardeşim ve ablamla beraber gittik.
Acil doktoru olan CAN ŞENER Bey isimli bir kadın doğum doktoruna yönlendirildik.
CAN ŞENER Bey'e durumumu anlattım. Sağ yanımın ağrıdığını ve ağrımın karnımın altına doğru
indiğini ifade ettim. . CAN Bey başlangıçta espri dilini kullanarak “Siz hamileler
hep böylesiniz. Her şeyi bebeğe yoruyorsunuz.” gibi kendince esprili ama
insanda huzursuzluk yaratan bir üslupla konuştu. Bana kendimi karşımdakini
gereksiz yere meşgul ediyormuş ve kendimce evhamlanıyormuşum gibi hissettirdi.
Hatta yanındaki hemşiresine “Bu gece bu ikinci böyle gelen” gibi ifadeler
kullanarak kahkahalar atarak daha da esprili olmaya çalıştı. Ben biraz
ciddileşince kendisi de ciddileşti. Sonuçta hastaneyi boşa meşgul etmeyecek
kadar sağduyuya ve eğitime sahip bir insanım.
CAN ŞENER Bey daha sonra beni muayene odasına aldı. Karnımı açtırdı ve ultrason
aletiyle bebeğimin kalp sesini dinletti fakat ne bebeğimin ne de benim bu
ağrıdan nasıl etkilendiğimizi belirleyecek bir muayene yapmadı. Ağrının
karnımın altına doğru indiğini söylediğim halde bu ağrının bebeğe bir şey
yapmayacağını, bebeğin bundan etkilenmeyeceğini söyledi. Bana ilaç vereceğini
ve ağrımın geçeceğini söyledi. Yukarı kata çıktık. Asansörde kendisi bana eşlik
etti. Hemşire geldi. Bana damardan ilaç yaptı. 205 tl ödeyerek hastaneden
çıktık. Ağrım az miktarda azaldı.
O gece eve döndüm. Ağrım devam etti ama aynı şiddette değildi. Ertesi sabah
( 03.06.2016 / 09.45) kendi doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım ile olan randevuma annem ile
birlikte gittim. Odasına girdim. “Sizi aradıktan sonra ağrım çok şiddetlendi
ama gece rahatsız ederim diye sizi aramadım. Doğrudan acile geldim.”
dediğimde "Ben de zaten seni gece acile yollardım.” dedi. Bu cevaba
şaşırdım. Ben onun hastası olduğuma göre gece ben onu aradığımda benimle
ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum. Acil bir durum olmasa asla gece bir
başkasını rahatsız etmeyi tercih etmezdim. Yine de rahatsız ederim düşüncesiyle
aramamıştım.
Dün gece neler yaşadığımı ve ağrımdan bahsedecekken beni susturup ‘CAN ŞENERBey
bana anlattı durumunu biliyorum.” dedi. Şimdi bu tahlilleri yaptır öğleden
sonra gel dedi. İdrar ve kan tahlili ile yan hastanede ultrason çektirmemi
istedi. Tetkiklerden sonra konuşacak diye düşünüp odadan çıktım sonuçta o bir
doktordu. Konunun uzmanı kendisiydi. Ben ondan daha iyi bilemezdim. Dediğini
yaptım.
Evrakları alıp tek tek istediklerini yaptırmaya başladım. Tüm tahlillerim
mevcuttur. Saat 13.00 civarında annemle odasına geri döndük. Tahlillerime ve
ultrason görüntülerime baktı. Ben tüm bu tetkiklerden sonra kendisinin beni ve
bebeğimi muayene edeceğini bekledim. Hiçbir talepte bulunmayınca ben ' Bebeğe
bakacak mısınız?' diye sorduğumda ' Hayır CAN ŞENER Bey bakmış.' dedi. Karşınızdaki
insanın sizin doktorunuz olması ve onun konunun uzmanı olması bir de bir gece
önce evhamlıymışsınız gibi ifadeler kullanılması sonucunda bir şey dememe gerek
olmadığını düşünerek hastaneden ayrıldım. AYLİN AKINCI Hanım benden 24 saatlik idrarımı
biriktirerek pazartesi günü laboratuvara getirmemi istedi. Ben de albumin
başlangıcı olduğunu söyledi. Parasını (68 tl) ödediğim halde tahlili yaptırmak
nasip olmamıştır. 17 Haziran gibi kendisini yeniden görmeye gelmemi söyledi. (
Ne acı ki o gece doğurdum. )
Eve döndükten bir zaman sonra belirli aralıklarla belimden başlayıp
karnımın altına doğru ilerleyen sancılar başladı. Diyebilirim ki 30 dakika da
bir kısa süreli. Anneme safra kesemdeki taşın ağrıdığını sandığımı söyledim.
Bol su içip dinlenmeye çalıştım. Sonuçta iki gün iki kadın doğumcu doktoru beni
görmüştü. Bu doktorlar bana herhangi bir şey dememişti. Demek ki endişe
edeceğim bir şey yok diye düşündüm. Olsaydı ya da şüphelendikleri bir şey
olsaydı beni hastaneye yatırıp gözetim altında tutarlar ya da daha sıkı bir
kontrole alırlardı. Benim onlardan daha
iyi bilmem mümkün değil diye düşündüm. Bir şey yok demelerine güvendim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sancılarım sıklaşmaya ve sancının süresi
uzamaya başladı. En son saydığımda 8 dakikada bir gelip 20 saniye sürüyordu.
Anneme ağrımın daha da şiddetlendiğini ama dün bana öyle davrandıkları için
yine önemsemeyeceklerini bu nedenle devlet hastanesine gitmeyi istediğimi
söyledim. Tanıtımı yapılırken oldukça güven veren ÜMRANİYE EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN DOĞUM ve ÇOCUK HASTANESİ Hizmet Binası'na gittik. Adlarını bilmediğim ama o gece (3 Haziran gecesi) nöbetçi olan iki bayan vardı
hastanede. Rengarenk bir hastane olması nedense aklımda kalan diğer bir
ayrıntıydı.
Ü.E. VE A.H.K.D. VE Ç.H. EK HİZMET BİNASI’NDA YAŞADIKLARIM
Başlangıçta son derece kaba bir tarzda yaklaşıldı. Hatta annem benimle
birlikte muayene odasına girmek istedi. Doktor hanım çok kötü üslupla bağırarak
annemi odadan kovdu. İlkel bir davranışla karşı karşıya kaldık. Annem bana da
kötü davranırlar diye bir şey demeden odadan çıktı. Bir bayan beni bir
makinaya bağladı ve sancımı ölçeceğini söyledi. Kendisine sancımın 8 dakikada
bir gelip 20 saniye sürdüğünü söyledim. Hatta karnımın altına doğru bir basınç
olduğunu ifade ettim. Kaç haftalık hamile olduğumu sordu. Doğuruyorum gibi
hissettiğimi söyledim. Bana 24. haftada doğum olmaz dedi. ( Gece yarısı acile
ağrı nedeniyle gelmiş bir hastanın sözleri neden ciddiye alınmaz? İki gece üst
üste acillerde yaşadığım ağrımın önemsenmeme durumu insanı oldukça
düşündürüyor.) Orada tahminen 20 dakikaya yakın yattım. Belli aralıklarla sancı
çekmeye devam ettim. Doktor geldi. Elin karnında olursa yalancı sancı çıkar
diyerek makineyi sıfırladı. Yeniden başlayacak dedi. Bir süre daha onlar sohbet edip bir şeyler yerken ben orada sancı çekerek yattım. Sonra doktor hanım geldi. Ultrasonla
bakalım dedi. Yaşımı sordu. 39 ve ilk bebeğim dedim. “Tüp bebek mi?” dedi. Ben
de normal yollarla hamile kaldım, dedim. Evlendikten 20 gün sonra hamile
kaldığımı söyledim. Pek öyle değil galiba daha önce gibi diyerek de bana kısa
bir ahlak nutku çekti. (Kimsenin özel hayatı hele de bir doktorsanız hastanızın
özel hayatı konusunda ahlak nutku çekmek size düşmez. Daha da kötüsü
tanımadığınız birini yargılamak çok ama çok yanlış bir davranış diye
düşünüyorum.)
Sancımın olmadığı aralıkta doktor hanım ultrasondan bebeğe baktı. Her şey
yolunda, dedi. Masaya geçtik. Masada kişisel bilgilerimi verirken yine sancım
geldi. Doktor hanımın söylediği ise “O kadar acıyor mu cidden?” oldu. Ben
de evet, dedim. “İdrar yollarında biraz iltihaplanma var, şu 1 şaselik ilacı al
iç, sabaha geçer.” dedi. (Tüm bu hastane olayı gece yarısından sonra meydana
gelmiştir.) Bu ana kadar tam iki hastanede 3 konusunun uzmanı kadın doğumcu
beni görmüştür ama bir tanesinin de aklına bu sancımın ne olduğunu anlamak için
beni tam bir muayene etmek (alttan muayene) akıllarına gelmemiştir. Bu üç kişi
bana tam olarak bakmamıştır. Hep tahminlerde bulunmuşlardır. Hatta bugün
sorsanız kesinlikle hakkımda tam bilgi veremezler çünkü beni muayene edip daha
sağlıklı bir bilgiye sahip olmamışlardır.
Not: Doktor
hanım ve ebe hanım ile ilgili şu bilgiyi de vermek istiyorum. Başlangıçta
oldukça kötü davranıp, sizin okumuş, bir meslek sahibi olduğunuzu ve
kendilerinden daha kibar davrandığınızı gördüklerinde davranışlarının nasıl
değiştiğini görmenizi isterdim. Başta annemi kovan doktor hanım annem
dayanamayıp kapıdan baktığında içeri buyur etti. Demek ki adamına göre muamele
hala ülkemde değişmemiş. Onlarca insan, milyarlarca liralık yatırımını, onlarca
hayalini bu ülkenin gelişmesi için kullanırken değişmeyen bu zihniyetler hep
bir engel olarak yolumuza çıkacaktır. Bir öğretmen olarak bu davranış
değişikliğinden ben utandım. Biz istediğimiz kadar bina yapalım, teknolojiyi
getirelim ama topluma hizmet eden kesimdeki insanlara bireye saygıyı
öğretemediğimiz sürece değişen bir şey olmayacaktır. O güzelim gelişmişlikle
donatılmış hastaneye asla bu davranış şekli yakışmamaktır. Bu yazıyı yazarken
hastane ile ilgili olumsuzlukları haber bültenlerinde izlediğimde çokta
şaşırmadım doğrusu.
Bundan sonraki kısım ise daha
içler acısıdır.
Hastaneden eve döndük. Ben verilen ilacı alıp içtim fakat sancılarım çok
daha sıklaşmaya ve şiddetlenmeye başladı. Bu sefer anneme “Bari Medicana Çamlıca Hastanesi'ne gidelim
ben artık dayanamıyorum.” dedim. Apar topar Çamlıca Medicana Hastanesi'nin ek binası aciline
gittik. (Sabah 05.00 civarında) Nöbetçi kadın doktoru olmadığını söylediler.
Oysa reklamlarında 7/24 kadın doğum acili diye tanıtım yapıyorlardı. Doktorumu
sordular. Bana bir ebenin bakabileceğini söylediler. Beni aşağı kata
indirdiler. 20 yaşlarında bir ebe soyunmamı ve bacaklarımı açmamı söyledi. Beni
muayene ettiğinde açılmam olduğunu söyledi. Hemen doktorumu sordu. Onu aradı
açılmam olduğunu söyledi. AYLİN hanım ambulansla yan binaya gitmemizi söyledi. Ben
de ambulans gelene kadar arabamızla gidebiliriz dedim. Arabamız ile hemen
yandaki hastaneye gittik. Beni apar topar doğumhaneye aldılar. Bir yatağa
yatırdılar. Bir şeylere bağladılar. Elime iğne taktılar. Üzerimdeki her şeyi
çıkardılar. Alttan muayene yaptılar.
Bu arada benimle ilgilenen kişi ( yüzünde kollarında beyaz lekeler olan bir
bayan sadece adını bilmediğim için aklımda kalan kısım ile kendisini tanımladım
) durmadan ıkınmamam gerektiğini söyledi. Ben ıkınmadığımı ama altıma doğru bir
şeyin baskı yaptığını söyledim. Sürekli ne olduğunu sorduğumda hep ıkınma
dediğini hatırlıyorum ama bu bayan bana tam olarak ne durumda olduğumu ya da ne
ile karşılaşabileceğim konusunda bana herhangi bir bilgi vermedi. Durmadan
ıkınma dedi. Bir kere daha bacak aramı muayene ettikten sonra AYLİN Hanımı aradı.
Telefonu bana verdi. AYLİN AKINCI Hanım telefonda bana iğne yapıp rahatlatacaklarını
söyledi. Ne kadar daha o şekilde sancı çektiğimi hatırlamıyorum. Sonra çok
şiddetli bir sancı daha gelip ben bağırdığımda bu bayan yanıma gelip bacağını
aç dedi. Baktı yeniden AYLİN AKINCIhanımı aradı. Yanıma gelip “Doğum başladı. Seni
doğuma alıyoruz.” dedi. Beni kaldırdı. Tuvaletimin çok olduğunu ve tutamadığımı
söyledim. Yapamazsın, gidemezsin dedi. Beni apar topar doğumhaneye aldılar.
Bacaklarımı açtılar ve doğuruyorsun dediler. Tüm büyük tuvaletimi bacaklarım
havada ve açıkken oraya yaptım. Kendimi durduramıyordum. Şimdi düşünüyorum da
bu insanlar hiç mi benim doğuracağımı anlamadılar? Psikolojik olarak beni
hazırlamadılar, neler yaşayabileceğim konusunda beni bilgilendirmediler ya da
duyuyorum içimi temizleyen (lavman falan ) bir şeyler yapmadılar. Pisliğin
içinde doğum yaptım. Ağrınız var diye gidiyorsunuz sizi 1.5 saate yakın
bir odada (5.30’da gittim 06.50 ‘de doğum yaptım) tutuyorlar sonra hadi bakalım
doğuruyorsun diyorlar. Anne karnındaki bebeği ameliyat eden bu ülkede 2 hastane
3 kadın doğumcu benim doğurduğumu nasıl anlamıyor aklım almıyor?
Doktorum olan AYLİN AKINCI Hanım tam doğumhaneye alındığım sırada geldi. Bana beni
neden aramadın, dedi. Şimdi düşünüyorum da ne saçma sapan bir soru. Bir gün
önce aramışım “ağrım var” diyorum. “Bol su iç dinlen” diyor. Gel bakalım dahi
demiyor. Ben “geleyim mi yarın” diyorum. “Gece acile geldim aramadım sizi”
diyorum. “Ben de zaten acile yollardım” diyor. Söyleyin bana ben nasıl arayayım
kendisini. Beni tam aynı gün
içinde bu hastanedeki 2 doktor tam 3 kere görmüş bunlara sancım var demişim
beni muayene etmemişler. Sancımı önemsememiş sonra da neden aramadın, diye bir
soruyla karşılaşıyorum. Acile gidiyorum, iki kere kendisine gidiyorum ‘Bebeğime
bakacak mısın?’ diyorum bakmıyor. Tam bir muayene etmiyor taaa 17 Hazirana gel
diyor sonra da beni neden aramadın diyor.
Ultrasonla tam doğum sırasında bebeğe baktılar. Kalbinin attığını
göremediler. Bebeğimin kalbinin attığını ben gördüm. Beni doğurttular.
Hiçbir şey anlamadan, korku içinde ve sıfır ruhsal hazırlıkla… Doğumun ne kadar
acı verici bir şey olduğunu tahmin edersiniz. (Anlayamadığım 1,5 saat boyunca
bir odada yattığımda neden kimse karnımdaki bebeğin ne durumda olduğuna
ultrasonla bakmadı. Yaşayıp yaşamadığına bakmadı. Kalbinin atıp atmadığına ya
da duruşunun ne olup olmadığına bakmadı. Eğer baktılarsa neden kimse bana bir
şey demedi.)
Bebeğim doğduktan sonra korkunç bir rahatlama hissettim ama aşırı korkudan
saçmalamaya başladım. Şimdi hatırlıyorum da doktoruma öldüğümü falan söyledim.
Yanımda bir makinadan ses geliyordu. Böyle tek bir dıttttt. Ona bağlı olduğumu
sandım. Ve öldüğümü söyledim. Doktorum ‘hayır’ dedi. Bildiğim duaları okuduğumu
hatırlıyorum. ‘Şimdi bebeğin eşini almamız lazım ama o epey geride’ dedi. Onun
ne olduğunu sordum.
Bana oksijen verdiler. Oksijen için uzattıkları boruyu burnuma tuttum. Seni
uyutalım mı, dediler. Olur falan dediğimi hatırlıyorum. Sonrada bana
okuyamadığım bir sürü kâğıt imzalattılar. Okumadığımı söyledim, imzamın iyi
olamayacağını söyledim ama yine de imzalaman gerek diyerek imzalattılar.
Bacaklarım açık, kanlar bacaklarıma bulaşmış, içime bir şeyler sokup dururken,
öldüğümü zannederken bana bir şeyler imzalattılar. Olurda ölür ellerinde
kalırsam kendilerini haklı çıkarmak için yangından mal kaçırır gibi. Bu
davranışlarını asla etik bulmadığımı da söylemem gerekir. O an neyim ben acaba?
Ve genç erkek bir doktor geldi yanıma. Yanağıma dostça dokundu sonrasını
hatırlamıyorum. (Bu kağıtlardaki imzamın ne kadar kötü olduğuna bakabilirsiniz.
Hala o kağıtlarda ne yazdığı konusunda tek bir fikrim yoktur.)
Uyandığımda çok ağlıyordum ve doğurmuştum. Sonrada beni bir odaya aldılar.
Sorularım:
1.
O2.06.2016 gecesi ağrı ile ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nin acil servisine gittiğimde neden kadın
doğum doktoru CAN ŞENER Bey benim ağrımı hafife alıp tam kapsamlı bir muayene yapmamıştır?
Alaycı tavrını da eklemek gerekirse daha öncede ayrıntılarıyla yazmıştım.
2.
03.06.2016 sabahı doktorum AYLİN AKINCI Hanım bir gece önce yasadığım ağrıyı neden
benden dinlememiş ve beni susturmuştur? Beni hiç tanımayan CAN ŞENER Bey’in
dediklerini daha çok önemsemiştir? Benim dediklerimin hiç mi önemi yoktu?
3.
Aynı gün tahlil sonuçlarımla birlikte 2. kez AYLİN AKINCI Hanım’a gittiğimde neden
beni ve bebeğimi tam muayene etmemiştir? (doktorumun bilgisayarındaki kayıtlar
incelenerek o gün bebeğimle ilgili herhangi bir ultrason kaydının olmadığını
görebilirsiniz.) Şiddetli bir ağrı çektiğim halde neden bunun bende
yaratabileceği hasarı tam bir muayene yaparak kontrol etmemiştir?
4.
Neden kendilerine ikinci defa sancım tuttuğu halde gitmeyecek kadar özensiz
davranıp psikolojik olarak evhamlı bir hamile havası yaratmışlardır? Her bebek
önemlidir ve anne adayı özen ister. 21. yy Türkiye’sinde bu özensizliğin nedeni
ne olabilir? Onlar yüzlerce hasta görmüş olabilirler ama ben 39 yaşımda ilk
defa hamilelik yaşıyorum.
5.
ÜMRANİYE KADIN DOĞUM Hastahanesi’ ndeki nöbetçi olan doktor ve ebe hanım nasıl oluyor da
sancımın süresini ve sıklığını söylediğim halde “24. Haftada ne doğumu?” gibi
bir tavır takınıp neden sancımın doğum sancısı olabileceğini öngörecek gerekli
muayeneyi tam yapmamışlardır? Doktor hanımın verdiği ahlak dersini de ayrıca
içler acısıdır.
6.
Sabah 05.30’da gittiğim ÇAMLICA MEDİCANA Hastahanesi beni doğum öncesi bir odaya
aldıklarında neden olabilecekler konusunda beni uyarmamışlar ya da psikolojik
olarak gerekli açıklamayı yapmamışlardır? Doktorumun ambulansla götürün diyecek
kadar durumum acilken neden doktorum gelmek yerine benimle telefonla iletişime
geçmiştir? (Gerçi burada da şu özeleştiriyi yapmam gerekiyor. Kendisinin
hastaneye ne kadar mesafede oturduğunu ya da o gece nerede olduğunu bilmiyorum.
Bu konuda onu yargılamak insafsızca olur. Hakkını yemiş olurum çünkü üzerine
bilgim olmayan bir konudur.)
7.
Doğumum gerçekleştikten sonra psikolojik olarak bittiğim bir sırada okumaya
fırsat bulamadığım hatta okuyacak dahi durumda olmadığım anda( bacaklarım açık,
bebeğin eşinin gelmesinin beklendiği anda, içime bir şeyler sokup çıkarırken)
sayfalarca evrakı hangi zihniyetle imzalatmışlardır? Benim ailem dışarda
beklemekteydi. Onlara sorabilirlerdi ya da daha ciddi ve temkinli davranıp
doğuma girmeden önce bekletildiğim odada kafam daha ayıkken oluşabilecek
durumları anlatıp imzalatabilirlerdi.
8.
Doğum sonrasında hastane odasında yatarken AYLİN AKINCI Hanım vizite de odadan içeri
girer girmez ‘L….. çok ama çok hastalığın vardı’ gibi bir ifade kullanmıştır.
Bütün bu hastalıklarım mı erken doğuma neden olmuştur? O zaman bunca hastalığım
olduğunu biliyorsa doktorum neden benim ağrılarımı dikkate almamıştır? Bana ve
bebeğime daha özenli davranmamıştır?
Hastalıklarım ise şunlardı:
·
Safrakesemde ve böbreğimde taş vardı.
·
Hamileliğimin ilk aylarında şekerim yüksekti. ( 3 aylık şekerim 6.19 iken
2016 mayısının ilk haftası tahlil yaptırdığımda 4. 97 seviyesine kadar
düşmüştü.)
·
Tüm hamileliğim boyunca (24 hafta) hiç kilo almamış oldukça sağlıklı
beslenmiştim.
·
Tansiyonum normaldi. Sadece doktoruma giderken merdiven çıktığım için büyük
tansiyonum 13 civarında seyretmişti.
·
Rahmimde miyomlar vardı. 6 Mayıs 2016 tahinde sayın Prof. Dr. Recep Has’a muayene olmuştum. Kendisi ne bende ne de bebeğimde herhangi bir aksaklık bulmamıştı.
Dosyası mevcuttur. Bu arada Sayın Recep Has için şu cümleleri eklemem
gerekiyor. Kendisi son derece beyefendi, tüm ayrıntıları kontrol eden, sakin ve
saygılı bir doktordur. Teşekkürlerimi bir borç bilirim.
9.
05.06.2016 tarihinde doktorum AYLİN AKINCI Hanım bana telefon açmıştır.CAN ŞENER Bey ve
kendi hastanesindeki tüm doktorlar ile konuştuğunu durumumun çok ilginç
olduğunu, herkesin şaşırdığını, bu kadar kısa sürede bir bebeğin doğum kanalına
girmesinin çok ender olduğunu hatta kendisini ilk aradıklarında 3 cm açılma
olduğunu bir sonraki aradıklarında ise doğumun başladığını söylediklerinde çok
şaşırdığını söyledi. Kendimi asla suçlamamam gerektiğini dağ olsa bebeğin
önünde duramayacağını asla bebeğin doğumunu engelleyemeyeceklerini söyledi. Ben
de gece kötüleştiğimi bana sakinleştirici verdiklerini söyledim. Ertesi gün
hastaneye gelip hastanenin psikiyatristine beni yönlendireceklerini söyleyerek
konuşmamıza son verdik. Doğumdan 3 gün sonra İstanbul’dan ayrılıp bebeğimi
gömmek için Bodrum’a geldim. İstanbul’a
bir daha da dönme gücünü kendimde bulamadım.
Ben 21. Yüzyıl Türkiye’sinde aile kurmanın, çocuk sahibi olmamız için
onlarca teşvikin yapıldığı bu dönemde bu kadar özensiz bir doğumun
gerçekleşmesine hâlâ inanamıyorum. Internet sayfasında onlarca yeniliğe imza
attığını duyuran iki hastanenin bu kadar özensizce davranışlar sergileyerek ilk
bebeğimde bana bu kadar travmatik bir acı yaşatmalarını anlayamıyorum.
Bebeğimin ölmesi, kendimi eksik hissetmem kadar yandığım bir başka şey insani olmayan
bu davranışlardır. Çaresizce iki hastanede üç doktora gittiğim halde kendimi sanki
bir ülkenin en ücra köşesinde doğurmuşum gibi hissediyorum. Bağırıyorum
bağırıyorum ama sesimi duyan yok. Üzerime düşen en önemli şeyi yapıyorum
olağandışı bir durumda hastaneye gidiyorum ama sonuç ortada… Daha ne
yapabilirim?
İki gün içinde beni gören 3 konusunun uzmanı kadın doktorunun bu kadar
özensizce davranması akla onlarca soruyu getirmektedir. Konunun uzmanlarına
güvenemeyeceksek biz kime güveneceğiz?
Tüm bu doğumum neticesinde bebeğim 2 günlükken 06.06.2016 tarihinde kalbi
durarak vefat etmiştir. Acaba birileri neler çektiğimi anlasa, dalga geçer gibi
bir tavır takınmasa, yaşadıklarımı benden dinlese, beni ve bebeğimi tam
anlamıyla muayene etse, ahlak dersi vermek yerine sancımın nedenini araştırsa
acaba tüm bunlar yine de yaşanır mıydı? Bebeğim hâlâ karnımda olur muydu?
Bir tek 05.30 da ÇAMLICA MEDİCANA HASTANESİ’nde nöbette olan ve beni hak ettiğim gibi muayene
edip açılmamı doktoruma bildiren 20 ‘li yaşlardaki genç ebe ya da hemşire
hanımdan şikâyetçi değilim. Kendisi en olması gerektiği şekilde beni muayene
etmiş ve üstüne durumumu bildirmiştir. Buradan kendisini mesleğini en iyi
şekilde yaptığı için tebrik ediyorum.
15 yıl öğretmenlik mesleğini yapmış, bu ülkenin bir bireyi olarak şunu
anladım ki mevzu binalar yapmak, teknolojiyi ülkeye getirmek ya da muhteşem
reklamlar yapmak değil. Öncelik bu binaların içinde çalışan insanların empati
duygusunu geliştirmektir. Bana bakan tüm doktorlar, hemşireler, ebeler hepsi bu
ülkenin okumuş insanlarıdır. Konunun okumakla ya da okumamakla bir ilgisi
olmadığına inanıyorum. Hatta inanın bana konunun ne ile ilgili olduğunu dahi
bulamadım. Okumak mı? İşini hakkıyla yapmak mı? Empati kurmak mı? Merhametli
olmak mı? Meslek demeden önce insan diyebilmek mi?
Benim size bildirdiğim bu sancılı ve sonu bebeğimin ölümüyle son bulan
olaya dâhil olan, isimlerini bilmesem de görev yerleri ve tarihleri belli olan
bu insanların bu konu ile ilgili resmi kurumlara ifade vermesini istiyorum.
Belki beni suçlayacak, kendilerini haklı çıkaracak ifadeler vereceklerdir ama
sonuç ne olursa olsun kimse ne bendeki eksikliği tamamlayacak ne de bebeğimi
geri getirecektir. Sadece birileri, bu insanların yöneticileri bu insanlara bu
olayı soracaklardır. Onlarda neler yaşandığını kendi taraflarından anlatacaklardır.
Belki de bu ifade veriliş aşamasında ihmallerini görmeleri sağlanacaktır. Kendileri aklansa bile yüreklerinin bir
tarafında ben ve bebeğim kalacaktır. Farz edelim ki bu insanların ihmalleri yok
o zaman yaşananlar benim yanıma kâr kalacaktır. Olan bebeğime ve kocaman bir
boşlukla kalan bana olacaktır. Ve en önemlisi olan yine güzel ülkeme olacaktır.
Koca koca gelişmiş binaların içindeki insanlara umut bağlayan güzel ülkemin
insanlarına olacaktır.
Ben o gece bir kız bebeği dünyaya getirdim. Adı Leyla Nisan. Babası
kendisine nüfus kağıdı çıkarmaya giderken hastaneden aradılar ve öldüğünü bize
bildirdiler. O yüzden kayıtlara geçmedi. Kayıtlarda adı Acar bebek olarak
anılmaktadır. Şimdi burada Bodrum’da evime yakın bir mezarlıkta bir armut
ağacının altında yatmaktadır. Belki her şeye rağmen yine doğacaktı, 24 haftalık
olduğu için yine yaşamını kaybedecekti ama o zaman ben herkes her şeyi yaptı
diyecektim. Oysa şimdi o gece ilk acile gittiğimde beni gözlem altına
alsalardı, sancımı önemseselerdi ya da kendi doktorum ertesi gün gittiğimde beni
gözetim altına alsaydı, gittiğim devlet hastanesindeki doktor ahlak dersi
vermek yerine adam gibi muayene yapsaydı başka türlü mü olurdu diye
düşünüyorum. Kızım Leyla Nisan kara toprak yerine benim yanımda Bodrum’un
maviliklerine bakar mıydı? Ben artık eski ben değilim. Kalbimin en derininde
bir yer hep ama hep sızlıyor. Gözlerime kadar ulaşıyor sızısı...
Onun adının bir mezar taşından daha çok şey ifade etmesi için adını
yaşatacak bir şey yaptım. Yaşasaydı belki de okuyabileceği çocuk kitaplarını
ben okuyorum ve tanıtımını yapıyorum. Babasıyla kurduğumuz ilk hayal ona bir
kitaplık yapmaktı. Bu amaçla bir blog kurup bir de instagram hesabı(nisanincocukkitaplari)
açtım. Bu bloğun adını Nisan’ın Çocuk
Kitapları koydum. Buraya girip kitap tanıtımını okuyan herkes kızım
Nisan’ın adını bir kez bile olsa anacak ve kızım Nisan hayat bulacak. Ve
bilecek ki annesi onu hep ama hep çok sevecek. Ve bilecek ki annesi onu
yaşatmak için çok bağırdı ama sesini duyan kimse olmadı. Belki sizler benim
sesimi duyurursunuz ve böylece başka annelerinde benim gibi yanmasını önlersiniz.. Başka
Nisanların mavilikleri görmesi umuduyla.
L. A.
http://www.nisanincocukkitaplari.com/
instagram hesabı: @nisanincocukkitaplari