88.
Gün (Süphan Dağı Efsanesi)
Güzel ve Yalnız Ülkemin en görkemli dağlarından biri olan Süphan Dağı, Doğu Anadolu'da Van gölünün kuzeyinde Patnos, Malazgirt, Ahlat ve Adilcevaz sınırları içinde yer almaktadır.
Sönmüş bir volkan olan Süphan dağı, Anadolu'nun 3. yüksek doruğudur. Doruk bir örtü buzulu ile
kaplıdır. En yüksek zirvesi 4058 metre
yükseklikteki Sandıktepe' dir. Bu dağın zirve kesiminde 1 km çapında bir son
püskürme lav tümseği ve bu tümseğin tepesindeki düzlükte genişçe küçük buzul
gölleri bulunan bir de kalderası bulunmaktadır. Doruk bir örtü buzulu ile
kaplıdır. Son püskürmesini tarihi dönemde yapmıştır. Dağın çevresindeki
volkanik düzlüklerdeki verimli topraklarda tarım gelişmiştir.
Bir de güzel efsanesi
vardır ki…
İki sevgili; Hace ile
Siyabent birbirlerini büyük bir aşkla sevmektedirler. Fakat bu aşklarına
aileleri karşı çıkar. Bir gün iki sevgili kaçmaya karar verirler. Gece
yarısından sonra Siyabent ile Hace, Süphan Dağı eteğinde buluşurlar.
Süphan Dağı zirvesine doğru çıkarlar. Gökyüzünde pırıl pırıl yanıp sönen yıldızların ve dolunayın altında yürürler. Epey bir zaman sonra yorulurlar. Dinlenmek için bir mola verirler. Mola verdikleri yer karanlık denilen Süphan Dağı eteğindeki uçurumun tepesidir. Burada kuracakları yuvayı hayal ederler. Çok yorulan Siyabent başını Hace’nin dizine koyup derin bir uykuya dalar. O sırada bir geyik sürüsü üzerlerine gelmektedir. Sürünün liderliğini yapan erkek geyik bu iki sevgiliyi görür. Onları rahatsız etmemek için erkek geyik dişi geyiğe ve sürüyü oraya yaklaştırmaz.
Bu durum karşısında Hace çok duygulanır. Gözünden damlayan yaşlar sevgilisinin yüzüne düşer. Siyabent uyanır. Bakar ki sevgilini gözünden yaşlar akmaktadır. Hace’ ye niçin ağlıyorsun?’’ diye sorar.
Süphan Dağı zirvesine doğru çıkarlar. Gökyüzünde pırıl pırıl yanıp sönen yıldızların ve dolunayın altında yürürler. Epey bir zaman sonra yorulurlar. Dinlenmek için bir mola verirler. Mola verdikleri yer karanlık denilen Süphan Dağı eteğindeki uçurumun tepesidir. Burada kuracakları yuvayı hayal ederler. Çok yorulan Siyabent başını Hace’nin dizine koyup derin bir uykuya dalar. O sırada bir geyik sürüsü üzerlerine gelmektedir. Sürünün liderliğini yapan erkek geyik bu iki sevgiliyi görür. Onları rahatsız etmemek için erkek geyik dişi geyiğe ve sürüyü oraya yaklaştırmaz.
Bu durum karşısında Hace çok duygulanır. Gözünden damlayan yaşlar sevgilisinin yüzüne düşer. Siyabent uyanır. Bakar ki sevgilini gözünden yaşlar akmaktadır. Hace’ ye niçin ağlıyorsun?’’ diye sorar.
Sevgilisini ağlatanın
bir geyik olduğunu öğrenince… ‘‘Seni ağlatan o geyiğin ciğerini söküp sana
getireceğim’’ der ve yerinden ok gibi fırlayıp geyiğin peşine düşer.
Güneşin batmasına yakın
uzaktan görülür. Geyiği yakalayıp omzuna atarak Hace’ nin yanına gelir. Geyiğin
ciğerini sökmek için bıçağını çıkarıp tam keseceği zaman geyiğin can havliyle
ayaklarını çırpmasıyla Siyabent uçurumdan aşağıya düşer.
Hace düşen sevgilisinin
ardından: ‘‘Sen olmadan ben de yaşayamam’’ diyerek kendini uçurumdan aşağıya
atar. Bu acı olay dilden dile dolaşarak efsaneleşir. İki sevgilinin düştüğü
yerde her yıl karların erimesiyle iki tane gül açar. Adeta bu ölümsüz aşk
efsanesini hatırlatır.
Not: Bu efsaneyi bana hatırlatan arkadaşıma da buradan
teşekkür ediyorum. Bütün güzellikler seninle olsun...
Renk Kodu: C: 18 M: 75 Y: 11 K: 0
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ne güzel kelimeler onlar... Parmaklarınıza sağlık...