169.
Gün (Galiba Yalnız Ben Yoruldum)
Gündelik yaşamın içinde ruhumuza ağır gelen ve bu yüzden de
olabildiğince kendimizi yorgun hissettiğimiz anlar olmuştur. Zaman ağır aksak
ilerler can çekişe çekişe… Gülümsesek bile içten içe hüzne teslimdir yüreğimiz.
İnsanların yüzlerine bakarız acaba onlarda bizim gibi hüzne teslimler mi diye
ama ne kadar bakarsak bakalım hissedemeyiz içlerinde besledikleri duyguları… Bu
acaba onları anlamıyor olmamızdan mı ileri gelir diye de düşünmeden edemeyiz…
Kabul edelim ki (ben öyleyim) yorgunum… Ruhumdaki en gizli kalmış kuytulara
kadar yorgunum… Oğuz Atay Tutunamayanlar romanında ne güzel anlatmış ruhun
yorgunluğunu…
“Yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye Olric. Yakınmalarımda
ince bir alay görüyorlar. Bu inceliği bana yakıştıranlar tabii cahil insanlar.
Ötekilerle artık görüşmüyorum. Darıldım onlara. Onlar bu dargınlığımın farkında
değil tabii. Kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. Bir de benimle uğraşacak
vakitleri yok. Çünkü uğraşmaya değmiyorum. Ben de darıldım onlara işte. Yolda, onlardan
birini görünce, sıkılarak gülümsüyorum. İçimden geçenleri saklamak istiyorum.
Onların içinden ne geçtiğini anlayamıyorum; yüzlerinden belli olmaz ki
duyguları. Bu nedenle, yüzlerini görmek içime sıkıntı veriyor. Sıkıntıma onlar
sebep oldu sanki. Hepsi de sanki hiçbir şey olmamış gibi rahatça yürüyor yolda.
Karşıdan karşıya emin adımlarla geçiyorlar. Günlük yaşayışlarını sürdürüyorlar.
Galiba yalnız ben yoruldum. Ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım.”
Oğuz ATAY
/ Tutunamayanlar
Renk Kodu: C: 0 M: 98 Y: 100 K: 38
Francine Van Hove' nin Tablosu |
Çok iyi bir yorum.Sanırım,'Tutunamayanları 'sayende okumaya niyetleneceğim.:)
YanıtlaSil