Sevgili dostlar, sizinle güzel bir gelişme paylaşmak istiyorum. Öğrencilerim benim cehalete karşı olduğumu ve bir blog açarak cehaletle savaştığımı biliyorlar. Bir grup öğrencim hatta yazacağım konularla ilgili fikirlerde bulunuyorlar. Onların bu destekleyici çabası inanın beni çok mutlu ediyor.
Neyse bugün ki yazımın konusu hakkında bana bilgilendirme yapan 9. sınıf
öğrencilerimden Nazan Yıldız’a buradan teşekkür ediyorum.
Gelelim konuya… Bana ilettiği
bilgiyi araştırdım ve gerçektende çok etkilendim. Arjantin’ deki bir yayınevi “Bekleyemeyen
Kitap” ismiyle Latin
Amerika öykülerinden oluşan, “Gelecek Bizim Değil” başlığı taşıyan bir kitap
hazırlamış.
Kitabın özelliği ise şu: Uçucu
mürekkep kullanılarak hazırlanan kitap, paketinden çıkartıldığı andan itibaren
2 ay içinde boş sayfalara dönüşüyor.
"İlk denemesinde okuyamayanlar bir daha
asla okuma şansı bulamayacak." sloganını kullanan yayınevi, bu tekniği
ikinci baskısını yapılmayacak olan kitaplar için kullanacağını
duyurmuş.
Daha çok yeni yazarları teşvik için
hazırlandığı belirtilen tekniğin sorumlusu ise yaptığı açıklamada " Yeni
bir yazarın kitabı bir kütüphanenin tozlu raflarında aylarca hatta yıllarca
bekleyebiliyor. Ancak edebiyatın yeni vaatleri, bir kitabın ikinci baskıya
ulaşması için yayınevlerinin daha çok şeyi bilmesini gerektiriyor. Bu sebeple
bu kitap kendisini yok ederek yeni yazarların yok olmamasına çalışıyor."
şeklinde konuşmuş. Ağzı kapalı ve hava almayan bir paket içinde satışa sunulan
kitabın sayfalarındaki yazı, hava ve güneşle temas edince 60 gün içinde tamamen
siliniyor. Bu sebeple kitabı alan kişinin, bu kitabı bir an önce okumaya
başlaması ve yazılar silinmeden önce okumayı bitirmesi gerekiyormuş.
Paketin dış yüzünde ise "Dikkat bu kitabın içeriği iki ay içinde
yok olur." yazıyormuş. Kitapla ilgili tanıtımı buldum. İncelerseniz
sevinirim.
Şimdi gelelim asıl yazmak istediğime, haberin
yapıldığı sitelerdeki yorumlara kısaca bir göz gezdirdim. Kimisi bu olayı çok
çarpıcı bulurken, kimisi saçmalık olarak değerlendirmiş. Bir başkası ise kağıt
israfından bahsetmiş ama defter olarak pekala kullanılabilir. Konuya tamamen
maddi bir bakış açısı ile bakanlarda olmuş.
Naçizane benim fikrime
gelince; bunu kitaplara değer veren biri olarak söylüyorum. Bu bir çeşit çığlık…
Sizinde fark edeceğiniz gibi bunu yeni yazarların tanıtımı için yapıyorlar.
Kitapları satılmayan bu yeni yazarlar bir daha kitap yazmak istemeyebiliyorlar.
Bu da yazma inançlarının kaybolmasına neden olabiliyor.
Bu şekilde yazdıkları
defalarca reddedilen yazarlara bir göz atalım isterseniz.
Jane Austen'ın 3 romanını 17, Richard Bach'ın Martı'sı
18, Adam Fawler'ın Olasılıksız 50, Paul Auster'ın kitabını 17, Tavuk Suyuna Çorba
kitabını tam tamına 140 yayınevi tarafından "satılması çok zor" diye reddedilmiş. Yüzüklerin Efendisi'nin "Satmaz", Harry
Potter'ın "Fazla kalın ve pahalı" bulunmasını da hatırlatalım.
Gülten Dayıoğlu'nun, Türkiye'nin ilk
çocuk best-seller'ı olan romanı Fadiş, bir yarışmada ilk on roman
arasında seçilmesine rağmen yıllarca raflarda beklemiş. Ayşe Kulin 25
yıl romanlarını basacak bir yayınevi aramış. Buket Uzuner ilk
romanının hemen hemen tüm yayınevleri tarafından reddedildiğini anlatır.
Şimdi düşünüyorum da bu
önemli yazarlara daha ilk romanlarında fırsat verilseydi şimdi edebiyat
dünyasına daha çok eser vermiş olmazlar mıydı? Ya da bu insanlar reddedildikleri
için mi başarılı oldular? Bunu iki bakış açısını da düşünmek uzun uzun düşünmek
lazım…
Şunun da altını çizmeden
geçmeyelim ki reddedilen kitapları basılıp, okuyucu kitlesi ile buluştuğunda
başarıya ulaştıkları için daha çok kitap yazmışlar.
Siz nasıl yorumlarsınız
dostlar bunu bilemiyorum. Bu arada bu bilgiyi yazmazsam içim rahat etmeyecek “2011 yılında Kültür ve
Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye Okuma Kültürü Haritası"ndaki
sonuçlara göre, Türkiye'de nüfusun %30'u
okuma yazma bilmezken, düzenli kitap okuyanların oranı ise %0.01’miş.”
Ah benim güzel ve yalnız
ülkem, neden cehaletin karanlığında kalmak
için bu kadar direniyorsun?
Daha bir şey yazmayayım; çünkü gerçekten de kalbim sızlıyor
yazdıkça…
Gelin biraz kitaba değer veren ve okuyan ülkelerin kütüphanelerinde gezinelim…
RENK KODU: C:60 M:90 Y:0 K: 10
Hollanda'daki Utrecht Üniversitesi Astronomi Kütüphanesi |
Kopenhag, Danimarka Kraliyet Kütüphanesi Black Diamond |
Kraliyet Kütüphanesi El İspanya'da Escorial |
México City, Meksika José Vasconcelos Kütüphanesi |
Seattle, Washington Washington Üniversitesi Suzzallo Kütüphanesi |
Günaydınlar :)
YanıtlaSilKitabın mürekkebinin uçması ben gibilere mantıklı. Çünkü okumak için aldığım ve hala okuyamadığım kitaplarım mevcut.. Bu tip bir yaptırım bence insan psikolojisini de etkiler. Süreli bir durum ve geniş zamanı iyi kullanan çok az insan var malesef:) Ya kitap satışı patlar yada gerçekten o kitap okunmak istenene kadar alım süreci bekler:)
Aşağıdaki bilgi yorum kaldırmayacak üzücülükte malesef :(
“2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye Okuma Kültürü Haritası"ndaki sonuçlara göre, Türkiye'de nüfusun %30'u okuma yazma bilmezken, düzenli kitap okuyanların oranı ise %0.01’miş.”
Okumayan toplumun sonuçlarını hep birlikte ödediğimizi düşünüyorum.
Silyeni yazarlara şans için çok mantıklı ama artık uslup geliştirmiş ve sürekli kendini yenileyen yazar ve yapıtlara uymaz tabiki.ama çığlık olması konusunda kesinlikle haklısın..
YanıtlaSilkoca okulda 110 öğretmenden fazlayız sanırım.her ay 15 günde bir kitapçım gelir okula 3 öğretmen daimi müşterisiyiz.düşündürücü...ama tabi onlar ikinci evlerini alıyorlar bizde kitap:)
Zannedersem sadece ilk kitapları basılan yazarlar için böyle bir dikkat çekme yöntemi belirlenmiş. Eğer kapitalist bir mantıkla yapılıyorsa da elbette diyecek sözüm bulunmaz... Evet benimde evsiz olmam buradan kaynaklanıyor galiba:)))
SilGelecek bizimle deyil..
YanıtlaSilAçık söyliyim,bir toplumun ne kadar okuduğu yada okuması gerektiği saptamalarıyla çok iligili deyilim.Amaaa!İnsanların neyi okuyabileceklerinin karar vericileri olması,(yayınevleri.vs.)Yazarın önce duygularına sonra emeğine hakaret olduğu gibi,okuyucunun önüne engel,adına verilmiş karardır.En acısıda bunun ticari kaygıyla yapılıyor olması tabii.
Yazıları kaybolan kitap,böyle bir kaygıyla vücut bulmuşsa! Neyi ne kadar arttırdığınında bi önemi kalmıyor benim için.
Evet yayınevlerinin yazarı okuyucuyla buluşturma konusunda bir engel olması çok ama çok üzücü... Bir öğretmen olduğum için elimden gelip geçen nesilleri çok ama çok dikkatli izliyorum. 20 yıl sonra bizlere nasıl bedeller ödeteceğini görmek malesef bu konuya ilgisiz kalmamı engelliyor. Şunu da eklemek istiyorum ki sayfamda da paylaştığım gibi eyleme geçen cehaletin bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. Ödemeye başladığımız noktalarda apaçık ortada malesef...
SilNe demek hocam asıl siz bunları bu kadar güzel yazıya döktüğünüz için ben teşekkür ederim :)
YanıtlaSil-nazan yıldız
Bildiklerinin benim için çok kıymetli olduğunu bilmeni isterim canım benim:)))
SilBildiklerimin çoğunu sizden öğrendiğimi de biliyorum beni cok mutlu ettiniz :) <3
Sil-Nazan Yıldız