28 Mayıs 2013 Salı

Arjantin’deki Yazıları Kaybolan Kitap

34. Gün (Arjantin’deki Yazıları Kaybolan Kitaplar)

Sevgili dostlar, sizinle güzel bir gelişme paylaşmak istiyorum. Öğrencilerim benim cehalete karşı olduğumu ve bir blog açarak cehaletle savaştığımı biliyorlar. Bir grup öğrencim hatta yazacağım konularla ilgili fikirlerde bulunuyorlar. Onların bu destekleyici çabası inanın beni çok mutlu ediyor.

Neyse bugün ki yazımın konusu hakkında bana bilgilendirme yapan 9. sınıf öğrencilerimden Nazan Yıldız’a buradan teşekkür ediyorum.

Gelelim konuya… Bana ilettiği bilgiyi araştırdım ve gerçektende çok etkilendim. Arjantin’ deki bir yayınevi “Bekleyemeyen Kitap” ismiyle Latin Amerika öykülerinden oluşan, “Gelecek Bizim Değil” başlığı taşıyan bir kitap hazırlamış.

Kitabın özelliği ise şu:  Uçucu mürekkep kullanılarak hazırlanan kitap, paketinden çıkartıldığı andan itibaren 2 ay içinde boş sayfalara dönüşüyor.

"İlk denemesinde okuyamayanlar bir daha asla okuma şansı bulamayacak." sloganını kullanan yayınevi, bu tekniği ikinci baskısını yapılmayacak olan kitaplar için kullanacağını duyurmuş.

Daha çok yeni yazarları teşvik için hazırlandığı belirtilen tekniğin sorumlusu ise yaptığı açıklamada " Yeni bir yazarın kitabı bir kütüphanenin tozlu raflarında aylarca hatta yıllarca bekleyebiliyor. Ancak edebiyatın yeni vaatleri, bir kitabın ikinci baskıya ulaşması için yayınevlerinin daha çok şeyi bilmesini gerektiriyor. Bu sebeple bu kitap kendisini yok ederek yeni yazarların yok olmamasına çalışıyor." şeklinde konuşmuş. Ağzı kapalı ve hava almayan bir paket içinde satışa sunulan kitabın sayfalarındaki yazı, hava ve güneşle temas edince 60 gün içinde tamamen siliniyor. Bu sebeple kitabı alan kişinin, bu kitabı bir an önce okumaya başlaması ve yazılar silinmeden önce okumayı bitirmesi gerekiyormuş.

Paketin dış yüzünde ise  "Dikkat bu kitabın içeriği iki ay içinde yok olur." yazıyormuş. Kitapla ilgili tanıtımı buldum. İncelerseniz sevinirim.

Şimdi gelelim asıl yazmak istediğime, haberin yapıldığı sitelerdeki yorumlara kısaca bir göz gezdirdim. Kimisi bu olayı çok çarpıcı bulurken, kimisi saçmalık olarak değerlendirmiş. Bir başkası ise kağıt israfından bahsetmiş ama defter olarak pekala kullanılabilir. Konuya tamamen maddi bir bakış açısı ile bakanlarda olmuş.

Naçizane benim fikrime gelince; bunu kitaplara değer veren biri olarak söylüyorum. Bu bir çeşit çığlık… Sizinde fark edeceğiniz gibi bunu yeni yazarların tanıtımı için yapıyorlar. Kitapları satılmayan bu yeni yazarlar bir daha kitap yazmak istemeyebiliyorlar. Bu da yazma inançlarının kaybolmasına neden olabiliyor.  

Bu şekilde yazdıkları defalarca reddedilen yazarlara bir göz atalım isterseniz.

Jane Austen'ın 3 romanını 17, Richard Bach'ın Martı'sı 18, Adam Fawler'ın Olasılıksız 50, Paul Auster'ın kitabını 17, Tavuk Suyuna Çorba kitabını tam tamına 140 yayınevi tarafından "satılması çok zor" diye reddedilmiş. Yüzüklerin Efendisi'nin "Satmaz", Harry Potter'ın "Fazla kalın ve pahalı" bulunmasını da hatırlatalım.
Gülten Dayıoğlu'nun, Türkiye'nin ilk çocuk best-seller'ı olan romanı Fadiş, bir yarışmada ilk on roman arasında seçilmesine rağmen yıllarca raflarda beklemiş. Ayşe Kulin 25 yıl romanlarını basacak bir yayınevi aramış. Buket Uzuner ilk romanının hemen hemen tüm yayınevleri tarafından reddedildiğini anlatır.

Şimdi düşünüyorum da bu önemli yazarlara daha ilk romanlarında fırsat verilseydi şimdi edebiyat dünyasına daha çok eser vermiş olmazlar mıydı? Ya da bu insanlar reddedildikleri için mi başarılı oldular? Bunu iki bakış açısını da düşünmek uzun uzun düşünmek lazım…

Şunun da altını çizmeden geçmeyelim ki reddedilen kitapları basılıp, okuyucu kitlesi ile buluştuğunda başarıya ulaştıkları için daha çok kitap yazmışlar.

Siz nasıl yorumlarsınız dostlar bunu bilemiyorum. Bu arada bu bilgiyi yazmazsam içim rahat etmeyecek  “2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye Okuma Kültürü Haritası"ndaki sonuçlara göre, Türkiye'de nüfusun %30'u okuma yazma bilmezken, düzenli kitap okuyanların oranı ise %0.01’miş.

Ah benim güzel ve yalnız ülkem, neden cehaletin karanlığında kalmak için bu kadar direniyorsun?

Daha bir şey yazmayayım; çünkü gerçekten de kalbim sızlıyor yazdıkça…


Gelin biraz kitaba değer veren ve okuyan ülkelerin kütüphanelerinde gezinelim…


RENK KODU: C:60 M:90 Y:0 K: 10

Hollanda'daki Utrecht Üniversitesi Astronomi Kütüphanesi
Kopenhag, Danimarka Kraliyet Kütüphanesi Black Diamond
Kraliyet Kütüphanesi El İspanya'da Escorial
México City, Meksika José Vasconcelos Kütüphanesi
Seattle, Washington Washington Üniversitesi Suzzallo Kütüphanesi

9 yorum:

  1. Günaydınlar :)
    Kitabın mürekkebinin uçması ben gibilere mantıklı. Çünkü okumak için aldığım ve hala okuyamadığım kitaplarım mevcut.. Bu tip bir yaptırım bence insan psikolojisini de etkiler. Süreli bir durum ve geniş zamanı iyi kullanan çok az insan var malesef:) Ya kitap satışı patlar yada gerçekten o kitap okunmak istenene kadar alım süreci bekler:)
    Aşağıdaki bilgi yorum kaldırmayacak üzücülükte malesef :(

    “2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye Okuma Kültürü Haritası"ndaki sonuçlara göre, Türkiye'de nüfusun %30'u okuma yazma bilmezken, düzenli kitap okuyanların oranı ise %0.01’miş.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumayan toplumun sonuçlarını hep birlikte ödediğimizi düşünüyorum.

      Sil
  2. yeni yazarlara şans için çok mantıklı ama artık uslup geliştirmiş ve sürekli kendini yenileyen yazar ve yapıtlara uymaz tabiki.ama çığlık olması konusunda kesinlikle haklısın..
    koca okulda 110 öğretmenden fazlayız sanırım.her ay 15 günde bir kitapçım gelir okula 3 öğretmen daimi müşterisiyiz.düşündürücü...ama tabi onlar ikinci evlerini alıyorlar bizde kitap:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zannedersem sadece ilk kitapları basılan yazarlar için böyle bir dikkat çekme yöntemi belirlenmiş. Eğer kapitalist bir mantıkla yapılıyorsa da elbette diyecek sözüm bulunmaz... Evet benimde evsiz olmam buradan kaynaklanıyor galiba:)))

      Sil
  3. Gelecek bizimle deyil..

    Açık söyliyim,bir toplumun ne kadar okuduğu yada okuması gerektiği saptamalarıyla çok iligili deyilim.Amaaa!İnsanların neyi okuyabileceklerinin karar vericileri olması,(yayınevleri.vs.)Yazarın önce duygularına sonra emeğine hakaret olduğu gibi,okuyucunun önüne engel,adına verilmiş karardır.En acısıda bunun ticari kaygıyla yapılıyor olması tabii.

    Yazıları kaybolan kitap,böyle bir kaygıyla vücut bulmuşsa! Neyi ne kadar arttırdığınında bi önemi kalmıyor benim için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yayınevlerinin yazarı okuyucuyla buluşturma konusunda bir engel olması çok ama çok üzücü... Bir öğretmen olduğum için elimden gelip geçen nesilleri çok ama çok dikkatli izliyorum. 20 yıl sonra bizlere nasıl bedeller ödeteceğini görmek malesef bu konuya ilgisiz kalmamı engelliyor. Şunu da eklemek istiyorum ki sayfamda da paylaştığım gibi eyleme geçen cehaletin bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. Ödemeye başladığımız noktalarda apaçık ortada malesef...

      Sil
  4. Ne demek hocam asıl siz bunları bu kadar güzel yazıya döktüğünüz için ben teşekkür ederim :)
    -nazan yıldız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bildiklerinin benim için çok kıymetli olduğunu bilmeni isterim canım benim:)))

      Sil
    2. Bildiklerimin çoğunu sizden öğrendiğimi de biliyorum beni cok mutlu ettiniz :) <3
      -Nazan Yıldız

      Sil

Ne güzel kelimeler onlar... Parmaklarınıza sağlık...