43. Gün (Ağlayan
Söğüt)
Ağaçları anlatmaya devam edelim dostlar. Onların
toprağa bağlılığı, kendilerini doğanın içinde var etme çabaları bizlere örnek
olmalı diye düşünüyorum.
Salkım söğüt ağacının latince ismi Salix
Babylonica’dır. Anavatanı Çin ve Japonya’dır. Söğütgiller salicaceae ailesindendir. Sarkık
dallı, yuvarlak ve sarkık tepeli bir ağaçtır. Dalları çok ince ve esnek olduğu
için dik durmaz, aşağı doğru sarkar. Bu yüzden de kendisine Ağlayan Söğüt denir. Bu da onun
güzelliğine güzellik katar. Hızlı büyür. 15 metreye kadar boylanma yapabilir.
Gövde kabuğu yaşlı ağaçlarda uzunlamasına çatlaklı ve boz renklidir. Yaprakları
dar, mızrak biçimindedir. Yaprağın her iki yüzü de tüysüzdür. Üst yüzü koyu,
alt kısmı griye yakın yeşildir. Sulak yerlerde; ıslak ve bataklık alanlarda çok
iyi gelişim gösterir. Bol güneş ister, aydınlık ortamlara bayılır. Oldukça
sorunsuz ve kaprissizdir. Azla yetinmesini bilir. Yaprakları,
yaz aylarında kocaman bir şemsiye görevi görür. Sonbaharda yaprakları
sarardığında muhteşem bir manzara yaratır. Kış geldiğinde ise daha da hoşa
giden bir manzara ortaya çıkar. Bu kadar güzel bir ağaçtan bahsedip de Nazım
Hikmet’in şiirini okumamak olur mu?
SALKIM SÖĞÜT
Akıyordu
su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akarsuyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!
Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akarsuyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!
Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
Nazım Hikmet
RENK KODU: C:0 M: 43
Y:16 K: 0
bahce.gen.tr
sitesinden alıntı yapılmıştır.
40 saniyede ağacın 1 yıllık yolculuğu...
severim söğütleri.ne çok sırta bel verip ne çok şairin dizelerine kahraman olmuş...
YanıtlaSilBende çok severim.
SilGÜZEL ŞİİR
YanıtlaSilKatılıyorum.
Sil