143.
Gün (Tek bir hayatınız var.)
Kansere
yakalanıp hayatını kaybeden Amerikalı yazarın ölümünden önce kaleme aldığı
yazısını paylaşıyorum sizlerle… Es geçtiğimiz onlarca ayrıntıyı düşündüğümde
bir kez daha yaşamanın ne kadar kıymetli olduğunu düşündüm. Küçük kaygıları
büyütmekten daha kötüsü ise geçip giden hayatın ardından baka kalmak ve asla
geriye dönemeyeceğini bilmek… Galiba bir kez daha şapkamızı önümüze koyup
kaçırdıklarımızı düşünmeliyiz…
Erma Louise Bombeck |
"Hayatımı
yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim.
Ben olmadığım zaman her şey
kötüye gidecek diye düşünmezdim...
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım...
... Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim...
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha
çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim...
Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer.
Yerler leke olacak diye korkmazdım... Bana gençliğini
anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım...
Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım...
Saçım bozulmasın diye,
arabanın camının açılmasını önlemezdim...
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum...
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok
ağlar ve gülerdim... Ömür boyu garantilidir denilen
hiçbir şeyi satın almazdım…
Hamileliğimin bir an önce sona erip,
doğum yapmayı dilemek yerine,
hamile olduğum her anın tadını çıkarır
ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar
harika olduğunu fark ederdim...
Bu o kadar nadir bir olay ki...
Mucize gibi bir şey...
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla
"Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim..
Onlara daha çok "seni seviyorum",
ondan da daha çok "özür dilerim" derdim...
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey;
her dakikasını değerlendirmek olurdu…
Dikkatle bak... Gerçekten gör... Yaşa… Vazgeçme...
Küçük şeyler için şikâyet etmekten vazgeç…
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye
sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi...
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım...
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal
her şey için şükredin...
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor...
Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz…"
Hastayken yatağa girer dinlenirdim.
Ben olmadığım zaman her şey
kötüye gidecek diye düşünmezdim...
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım...
... Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim...
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha
çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim...
Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer.
Yerler leke olacak diye korkmazdım... Bana gençliğini
anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım...
Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım...
Saçım bozulmasın diye,
arabanın camının açılmasını önlemezdim...
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum...
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok
ağlar ve gülerdim... Ömür boyu garantilidir denilen
hiçbir şeyi satın almazdım…
Hamileliğimin bir an önce sona erip,
doğum yapmayı dilemek yerine,
hamile olduğum her anın tadını çıkarır
ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar
harika olduğunu fark ederdim...
Bu o kadar nadir bir olay ki...
Mucize gibi bir şey...
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla
"Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim..
Onlara daha çok "seni seviyorum",
ondan da daha çok "özür dilerim" derdim...
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey;
her dakikasını değerlendirmek olurdu…
Dikkatle bak... Gerçekten gör... Yaşa… Vazgeçme...
Küçük şeyler için şikâyet etmekten vazgeç…
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye
sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi...
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım...
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal
her şey için şükredin...
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor...
Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz…"
Erma Louise Bombeck
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ne güzel kelimeler onlar... Parmaklarınıza sağlık...