Dostlar söyleyin bana her mektup mu güzel ve bu kadar
anlam yüklü olur?
Ne seni
unutabiliyorum, ne senden kalanları.
Başımın
içinde bir kanser tümörü gibi büyüyor büyüyorsun. Seni unutamamanın verdiği
acılara dayanamıyorum artık. Unutamamanın bu kadar kahredici, çıldırtıcı
olduğunu bilmezdim. Her yerde, her zaman benimle birliktesin, işin kötüsü her
şey seni hatırlatıyor. Kalabalıkta gelişigüzel söylenmiş bir söz bile yetiyor
seni düşünmeme. Yalnızlığımda ise sesin kulaklarımda çınlıyor. Avuçlarının
serinliğini hissediyorum alnımda. Yaşanmış zamanlar bir film şeridi gibi
geçiyor hafızamdan. Anılarımızı en küçük noktasına kadar birer birer
hatırlıyorum. İşte o zaman; bu seni unutamayan başı, duvarlara vura vura
parçalamak geliyor içimden.
Renklerin,
kokuların, seslerin ve ışığın bile seni hatırlattığı bir dünyada yaşamak,
harikulade bir şey olurdu belki. Ama sen de unutmasaydın. Beni unutmadığını
sevdiğini bilsem her şeye katlanırdım. Unutamamanın biriktirdiği o dayanılmaz
acılar, unutulmamanın vereceği eşsiz mutluluğun içinde erir, kaybolurdu. Sevmek
bir bakıma unutamamağa mahkûm olmaktır. Sevilmemişsek; bir de unutulmaya mahkûm
oluşumuz var en hazini. İnsan, unutabildiği kadar güçlüyse; unutamadığı ölçüde
yıkık ve ezik kalıyor.
Beni
sev demeyeceğim, ama onu da sevmemeliydin. İkimiz de olduğun yerden çok uzağız.
Güzelliğinin, büyüklüğünün yanında biz neyiz ki? Unutulmak; ikimize de
kadehlerden tattıracağın bir içki olmalıydı. O içkinin sefil sarhoşluğu içinde
seni düşünmeli, hep seni özlemeliydik. Unutamamak, sarhoşluğumuzu kamçılayan
bir kırbaç olmalıydı. Gitgide işleyen, büyüyen bir yara olmalıydı tenimizde.
Unuttuğunu her ikimizde bilmeli, fakat seni hiç unutmamalıydık. Oysa şimdi
unutulan da benim, unutamayan da. Ancak, bir kurşun atımı uzaktasın benden,
biliyorum ve ciğerlerime saplanmış bir kurşun gibisin hala. Seni çıkarıp atmak
da elimde değil, sana gelmek de...
Gelsen
ne değişecekti ki? Beni hatırlayacak mıydın? Hatırlasan da sevinecek miydin
gelişimden? Gözlerinin içi gülecek miydi? Hiç konuşmadan < ben de seni
özledim > diyebilecek miydi ellerin? Hayır, değil mi? Öyleyse hiç
gelmeyeceğim sana. Böylesi daha iyi… Gün oluyor; seni unutabilmek için bu
şehirden çok uzaklara gitmek istiyorum. Sokaklar, evler, caddeler, vitrinler
seni hatırlatmasın diye. Gün oluyor; anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın
faydasızlığını. Çünkü biliyorum nereye gitsem benimle geleceksin, ya da
gittiğim her yerde senden bir şey olacak.
Sen
unuttun fakat unutulmadın. Bense unutulduğumu biliyor, fakat unutamıyorum. İnan,
unutabildiğim gün seni yeniden ve daha çok sevmeğe başlayacağım...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Sahibini Arayan Mektuplar - 24 -
Renk
Kodu: C:0 M:54 Y: 100 K: 25
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ne güzel kelimeler onlar... Parmaklarınıza sağlık...