275. (Sevdalı Papatya)
Hep sevmişimdir papatyaları. Sarı olanını
beyaz olanını… Bu hikayede daha bir güzel geldi galiba bu yüzden.
“Koskoca bir bahçede harikulade çiçekler
içinde bir papatya varmış. Ve papatya
aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana. Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce
çiçeğin arasında onunla sadece onunla saatlerce ilgilensin diye... Buz gibi
suyunu sadece ona döksün istiyormuş… Sadece ona değsin makası, sadece ona
gülsün dudakları.. Kıskanıyormuş bahçıvanı, kırmızı güllerden, sarı lalelerden,
mor menekşelerden, zambaklardan… Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş bembeyaz
yapraklarını…
Bir gün, aşkı öyle büyümüş ki.. Papatya
yapraklarını taşıyamaz olmuş… Eğrilivermiş boynu... Toprağa bakıyormuş artık...
Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş... Ayaklarını görüyormuş... Buna da şükür
diyormuş... Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek... Zaman akıp
gidiyormuş… Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş... Ne var sanki
boynumu kaldırsa… Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş…
Ve işte bir gün… Bahçıvan papatyaya doğru
yaklaşmış... İncecik bedenini ellerinin arasına almış... Elindeki sopayı, köklerinin
yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya...
Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı... Hala göremiyormuş onu, ama bedeni
kurtulmuş... Uzun bir müddet sonra, bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye... Gelen
giden yokmuş... Kahrından ölecekmiş papatya...
Ama işte bir sabah… Hortumdan akan suyun
sesiyle uyanmış... Derin bir oh çekmiş... Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri
gelmiş... Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş... Bu onun delicesine
sevdiği bahçıvan değilmiş... Başka birisiymiş... Adamın elinde bir de makas
varmış... Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru…
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş... Bu
gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış... Gözleri gök mavisi, saçları güneş
sarısıymış... Ama gövden seni taşımıyor demiş. Elindeki makası papatyanın
boynuna doğru uzatmış... Ve bir hamlede başını gövdesinden ayırmış... Papatya
yere düşerken hatırlamış sevdiğini... O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı
bahçıvanı hatırlamış... Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş... Ve
o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini... O her şeye rağmen, papatyaya
emek vermiş... Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, ama onu aslında hep
sevmiş…
Papatya anlamış artık…
Sevgi, emek istermiş…
Yere düştüğünde son bir kez
düşünmüş sevdiğini… Teşekkür etmiş ona içinden... Son yaprağı da kuruduğunda,
biliyormuş artık…
Gerçek sevginin,
söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan var olabileceğini…”
Renk Kodu: C: 41 M: 0 Y: 100 K: 0
Papatyanın hikayesi güzelmiş;) çok severim papatyaları.. Ak sakallı bahçivancılardanım biraz.. ! kanmam arkadaş;) öyle sarı saç mavi göz sökmez...
YanıtlaSil