125. Gün (Daha
Fazla)
Sabahın erken saatlerinde bir adam; dilendiği tasıyla
bir dilenci kralın bahçesine girer. Kral sabah yürüyüşleri yapmaya gelirdi;
aksi taktirde kralla buluşmak imkânsızdı. Özellikle de bir dilenci için; tüm bürokrasi
mekanizması onu engellerdi. O yüzden bürokrasinin olmadığı, kralın yalnız olup,
doğada sessiz kalarak, doğanın üzerine yağdırdığı canlılığı ve güzelliği içmek
istediği bir zamanı seçti. Dilenci onunla orada karşılaştı.
Kral, "Şimdi zamanı değil... Ben kimseyi görmek
istemiyorum" dedi.
Dilenci de, "Ben bir dilenciyim. Senin bürokrasin
çok zor ve bir dilenci için seni görmek imkânsız. Beni kabul etmeniz için ısrar
ediyorum" dedi.
Kral ondan kurtuluvermeyi düşündü. "Ne
istiyorsun? Sadece iste ve onu elde edeceksin. Benim sabah sessizliğimi
bozma" dedi.
Dilenci de, "Bana bir şey teklif etmeden önce bir
kez daha düşünün" dedi.
Kral: "Sen garip bir adama benziyorsun. Her
şeyden önce, kraldan seni kabul etmesini ısrar ederek bahçeye izinsizce girdin.
Ve şimdi de ben sana ne dilersen dile diyorum. Sadece benim huzurumu, sessizliğimi
bozma."
Dilenci güldü. "Bozulabilen bir huzur, huzur
değildir. Ve rahatsız edilebilen bir sessizlik sadece bir hayaldir, gerçek
değil" dedi.
O an kral dilenciye baktı. Çok çok önemli şeyler
söylüyordu. "Şurası kesin ki bu sıradan bir dilenciye benzemiyor"
diye düşündü kral. Ve dilenci de tekrar, "Bunu bir kez daha düşünmenizi
istiyorum çünkü istediğim şey sadece dilenci tasımı herhangi bir şey ile
doldurmanız ve gideceğim. Ama dolmalı" dedi.
Kral kahkaha attı. "Sen çılgın bir adamsın.
Dilenci tasının dolmayacağını mı düşünüyorsun?" diye sordu.
Hazinedarını çağırdı ve ona, " Bu adamın dilenci
tasını elmaslarla ve değerli taşlarla doldur" diye buyurdu.
Hazinedar neler olmuş olduğu hakkında hiçbir şey
anlamadı. Kimse dilencilerin taslarını elmaslarla doldurmazdı. Ve dilenci
hazinedara, "Unutma, dilenci tasım dolmadan buradan bir yere
gitmeyeceğim" diye hatırlattı. Bu bir dilenciyle bir kral arasındaki bir
meydan okumaydı.
Ve hikâye sonrasında çok garip bir hal alır...
Elmaslar dilenci tasına döküldüğü zaman, içine dökülür dökülmez ortadan
kayboluyordu. Kral çok utanmış haldeydi. Ama yine de, "Ne olursa olsun,
tüm hazinem bitse bile bir dilenci tarafından alt edilemem. Ben ne ihtişamlı
imparatorları yendim" dedi. Ve tüm hazine kayboldu! Söylenti tüm başkentte
yayıldı ve neler olduğunu görmek isteyen binlerce insan toplandı. Kralı hiç
böyle titrerken, sinir krizleri geçirirken görmemişlerdi.
Sonunda, artık hazinede hiçbir şey kalmadığında ve
dilenci tası hâlâ eskisi kadar boş olduğunda, kral dilencinin ayaklarına
kapandı ve "Beni affetmek zorundasın, anlayamadım. Bu tür şeyler hakkında
hiç düşünmemiştim. Yapabileceğimin en iyisini yaptım ama şimdi artık sana
sunabileceğim hiçbir şey yok.
Şayet bana bu dilenci tasının sırrını söylersen beni
affetmiş olduğunu düşüneceğim. Garip bir dilenci tası; sadece birkaç elmas onu
doldururdu ama benim tüm hazinemi aldı" dedi.
Dilenci kahkaha attı ve "Endişelenmene gerek yok.
Bu bir dilenci tası değil. Bir insan kafatası buldum ve o kafatasından da bu
dilenci tasını yaptım. O eski alışkanlıklarını unutmamış. Kendi dilenci tasının
içine, kendi kafana hiç baktın mı? Ona bir şey ver ve o daha fazlasını ve daha
fazlasını ve daha fazlasını isteyecek. O sadece bir tek lisan biliyor, 'daha fazla'. O her zaman boş, o her
zaman bir dilenci" dedi.
OSHO – Olgunluk - kitabından alıntıdır.
Renk Kodu: C: 30 M: 11 Y: 100 K: 0
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ne güzel kelimeler onlar... Parmaklarınıza sağlık...