31 Ocak 2014 Cuma

Karanlıkta Diyalog ( Dialogue in the Dark)

Sevgili dostlar yıllardır görmez kişilerin yaşadıklarını anlamak amacıyla bir proje yürüttüğümü biliyorsunuz. Bu amaçla eğitim verdiğimiz herkese Braille Alfabesi öğrettik, yemek yedirdik ve yürüttük. Tüm bunları başkalarına yapan ben terzi kendi söküğünü dikemez misali bu çalışmayı kendim hiç deneyimleyemedim.

Ne kadar şanslıyım ki yıllardır yurt dışında hizmet veren Dialogue in the Dark şimdi İstanbul'da. İstanbul'da olduğum bu zaman zarfında hemen gidip bu muhteşem deneyimi yaşadım. Gerçekten de çok ama çok etkileyici. Ayrıntıları pek anlatmayacağım çünkü giden ziyaretçilerin kafasında herhangi bir önyargı oluşturmak istemiyorum.

Tek söylemek istediğim karanlıktan korkarım ben... O kadar derin bir karanlığın içinde korkacağımı düşündüm ama inanın bana hayatta kalma mücadelesi verirken ( yürüme, düşmemek, bir yerlere çarpmama vb...) korkmak aklınıza bile gelmiyor.

Buradan bizim rehberimiz olan Engin Bey'e teşekkür ediyorum. Muhteşem bir rehberliği olduğunu söyleyebilirim. İnsana o karanlıkta nasıl güven veriyor anlatamam sizlere. Mutlaka gidin ne olur gidin. Böylesine harika bir deneyimi asla başka yerde yaşayamazsınız. Ve en önemlisi de kör insanların yaşamlarını asıl zora sokanların bizler olduğunu anlayacaksınız. Yaşamda sadece biz varmışız gibi düzenlemeler yapıyoruz. Bu da görmez kişilerin  oldukça zor durumda kalmalarına neden oluyor.

Resmi web sitesi:







950'den Notlar


282. (950'den Notlar )

Yüce dağ başları dumanlı dumanlı
Irmaklar yorgun ağır
İnsanlar yapayalnız
Nedir üstümüzdeki bu karanlık bulut
Irgatın akşamlara kadar düşündüğü nedir
Yabancı bandıralar bayraklar emirler



Ne maviliklerde ferahlık ne toprakta güven
yurda ölüm tüccarları kurulmuş 
Bu vatan bu millet bu bayrak
Satılmaz diyenden hesap sorulmuş
Yollar fabrikalar tarlalar
Bir hançer altında amansız
Dağ taş haber bekler hürriyetten
Nedir bu toprakların bitmeyen çilesi
Nedir nedir nedir
Bu gün karanlıkta apansız
Bir çığlık yükseldi memleketten
Ben bayraksız hürriyetsiz neylerim dedi
Kınalı keklikler uçtu düz ovalardan tabur tabur
Yabancı bu memlekette işin ne
Yerin altında damar damar madenlerimiz var
Bizi bekler
Götürüp top dökemezsin
Dağlarımız ırmaklarımız bize göredir
Tarlalarımız bize kadar
Ekemezsin
Bizim bu toprak için
Bu topraklarda dökülecek kanlarımız var
Elini kolunu sallayarak bu memlekette
Giremezsin çıkamazsın
Biliriz yağmaya geldin yabancı
Senin bu memlekette işin ne

Biliyorum bir gün karanlıkta
Kesecekler yolumuzu
Ya siz çocuklar
Nasıl anlatmalı sizlere olup bitecekleri
Çocuklar bizim dediğimiz
Yüzümüze utanç duymadan bakmaktır
Mal değil mülk değil istediğimiz
Size namuslu bir dünya bırakmaktır

Vedat Türkali 

NOT: Bu şiire Fırtına Vadisi’nin güzel manzaraları eşlik etsin…

Renk Kodu: C:14 M: 59 Y: 14 K: 0






30 Ocak 2014 Perşembe

Benzer Metropoller


281. (Benzer Metropoller)

Sevgili dostlar bu yazımı İstanbul’dan yazıyorum. Okullar tatil olur olmaz hemen İstanbul’a geldim. Yıllarca yaşadığım bu kendi çok seviyorum. Bunun yanında biz insanların ona yaptığı eziyeti gördükçe çok ama çok üzülüyorum. Çarpık kentleşmenin tüm acımasızlığı gözlerimizin önünde… Açgözlülüğümüzün getirdiği her çirkinlik güzeller güzeli şehrimin her yanını mahvetmiş durumda. Kentleşmeyi beceremediğimiz gün gibi ortada… Metropollerin sorunu aldığı göçlerle ortaya çıkan çarpık kentleşme oluyor. Bana göre en büyük sorun kentin milli kimliğinin büyüme ile ortadan kalkması. Dünyanın her yanında birbirine tıpatıp benzeyen kentler son derece kimliksiz kentlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Sizlere bazı ülkelerin metropollerini göstereceğim. Karşımıza çıkan görüntü ise hepsinin birbirine benziyor olması.

Metropol kelimesi, Yunanca meter (anne, ana) ve polis (şehir, kent) kelimelerinin birleşiminden oluşan meterpolis kelimesinin kısaltılması ile oluşmuştur ve anakent anlamına gelir.


Renk Kodu: C:49 M: 23 Y: 64 K: 0

BEİJİNG
İSTANBUL
KUALA LUMPUR
MELBOURNE
NEW YORK 
TOKYO
VANCOUVER

29 Ocak 2014 Çarşamba

Ummak ve Beklemek



280. Gün (Ummak ve Beklemek )

"...Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiç bir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor;

 Anlatabildiklerimle değil, anlatamadıklarımla karşında durmak için kaçırdım seni, çaresizliğimi görmen için kaçırdım; yalnızlığımı anlaman için; beni yüreğinle anla, gözlerinle dinle diye...

 "Beni kendi kelimelerinle gör diye". Seni aşk uğruna kaçırdım. Aşk uğruna. Hepsi bu işte..."

 Murathan Mungan - Üç Aynalı Kırk Oda


Renk Kodu: C:0 M: 73 Y: 75 K: 0




28 Ocak 2014 Salı

Hüzün Adres Değiştirir Zamanla

279. (Hüzün Adres Değiştirir Zamanla)

Yakışmıyor cepheyi terk edişin 
Mert dayanır namert kaçar sevdiğim 
Fazla sürmez hatanı fark edişin 
Hasret eken hüsran biçer sevdiğim 


Cemal SAFİ


Adet ettin aşk dersini asmayı 
Hüner sandın sırra kadem basmayı 
Yetti artık çok denedim susmayı 
İsyan eden bayrak açar sevdiğim 

Nice avcı bende silah sınadı 
Geri tepti sineleri kanadı 
Kırılsa da yüreğimin kanadı 
Yine açar yine uçar sevdiğim 

Bir resmimiz bile yoksa başbaşa 
Reva mıdır ben yanayım sen yaşa 
Aşk sunacak saki mi yok sarhoşa 
Yine bulur yine içer sevdiğim 

Aynaların farkı kalmaz düşmanla 
Tanışırsın doğduğuna pişmanla 
Hüzün adres değiştirir zamanla 
Benden geçer sana göçer sevdiğim 

Üzerime yar sevdiğin sahi mi? 
Kalp çalmakta senin gibi dahi mi? 
Ağlama der dosta Aşık Daimi 
Bu da gelir bu da geçer sevdiğim. 


CEMAL SAFİ
Formun Üstü
Formun Altı


Renk Kodu: C: 12 M: 32 Y: 100 K: 38


27 Ocak 2014 Pazartesi

Nehir Söyleşi Serisi


278. (Nehir Söyleşi Serisi)

Sevgili dostlar, Türkiye İş Bankası Yayınları’nın Nehir Söyleşi Serisi adını verdiği kitaplarıyla tanıştığımdan beri aşağıda fotoğrafları bulunan kitaplarını okudum. Söyleşi ve otobiyografi kitaplarını okumayı çok ama çok severim. Aşağıdaki kitapların hepsi de beni o kadar etkilemiştir ki anlatamam. Mutlaka bu kitapları okumanızı tavsiye ediyorum. Araştırırsanız daha birçok ünlü ismin kitaplarını bulabilirsiniz.

İçlerinde beni en çok etkileyenler Doğan Cüceloğlu ( 2 cilttir) ile Emre Kongar’ın söyleşileridir. Mutlaka okuyun… Emre Kongar’a kitabını okuduktan sonra mail yazdığımı ve aldığım cevabın ise beni çok ama çok mutlu ettiğini söylemeliyim. Doğan Cüceloğlu ise bir seminer için Bodrum’a gelmişti.  Okuduğum bu kitabı imzalatmak için yanına gittiğimde bazı bölümlerinde onunla birlikte ağladığımı söylediğimde o kadar etkilenmişti ki bunu da eklemek istedim. İnanın bana okuduğunuzda ne kadar haklı olduğumu siz de göreceksiniz..



Renk Kodu: C: 34 M: 32 Y: 26 K: 23







26 Ocak 2014 Pazar

Şems-i Tebrizi


277. (Şems-i Tebrizi)

Yine dokunuyor kalbime Şems’in sözleri.  Her biri ayrı ayrı anlamlı… İnsan bazen tek cümleye vuruluyor. Siz de vurulun ey dostlar…Tüm fotoğraflar şemsitebrizi.net adresinden alınmıştır. 


Renk Kodu: C: 24 M: 64 Y: 42 K: 12















25 Ocak 2014 Cumartesi

Burdayım, Sırrım, Sırdaşım!

276. (Burdayım, Sırrım, Sırdaşım!)

Burdayım, sırrım, sırdaşım!
Burdayım, senin hizmetindeyim, gayem, anlamım.
Seni çağırıyorum, daha çok sen beni kendine çağırıyorsun:
Söyler miydim? Sana eğer bana demeseydin?
Varlığımın çekirdeği, gayretimin amacı,
İfadem, lisanım ve tutukluğum!
Sen benim Varımsın, Göz ve Kulağım
Hücrem ve şeklim benim tümümsün…
Ruhumun bağlanıp da senin Heybetinden, mum gibi eriyip giderken...
Orda sen idin benim rehinim.
İtaatle sana, sılada olan yar, feryat ediyorum acılarımı.
Bana düşman yardım ediyor bunda.
Yaklaşıyorum, ama korkum beni uzaklaştırıyor.
Beni derindeki kök salmış, özlemin sarsıyor.
Ne yapıyorum, içten bir dosta bağlanmışçasına ?
Hekim hastalığımdan bıktı usandı.
Diyorlar ki bana : ’’ Kendi Kendini iyileştir! ’’
Ama nasıl?


Hastalıktan hastalığa iyileştire bilir miyim kendimi ?
Beni halsiz ve hasta yapıyor tek onun Aşkı-
Ona nasıl, kendi kendine şikayet edeyim?
Şüphe yok, onu tattım, Kalbim onu tanır,
Sadece göz kıblem onu söyleyebilir.

Vah benim Canıma, Can canıma!
Vah beni ! Azabımın sebebi kendimim!
Aynı bir boğulan kişi gibi - parmaklarını görüyorsun.
Yalvarıyor yardım istiyor - ve denizin içine batıyor.
Hiç bir kimse bilmiyor, bana ne olduğunu,
O benim ne çektiğimi bilen, O içimdeki boyun eğdiğinde:
Onun elinde duruyor çünkü ölümüm, yaşamım.
Ey yüce Arzu, benim misafirim, beni bana öğreten.
Canım, Dünyam, İnancım!
Konuş deki: ’’ Seni satın aldım ’ ’kulağımla, gözümle!
Nedendir bu Nazın, sılanda kime?
Eğer sen, Gözlere uzak saklanırsan:
Seni Kalbim ta uzaktan tanır, bilir.


Gönlümde bütün düşünceler senin üzerine döner.
Dilim başka bir şey söylemez, senin Aşkından başka.
Doğu’ya dönsem baksam, batıdan doğarsın bana.
Batı'ya dönsem baksam, gözlerimin önünde durursun.
Yukarıya baksam, olduğundan da daha yüksek olursun.
Aşağıya baksam, burada her şey sensin.
Sensin, herkese yerini veren, ama sen onların yeri değilsin.
Bütünü sensin, ama bizim gibi fâni (geçici) değilsin.
Sen benim kalbimsin, benim vicdanım, düşüncem, ruhumsun.
Nefesimin ritmiği, kalbimin düğümüsün.


Seni düşünecek olursam, beni bir hasret sarar.
Eğer seni unutacak olursam o zamanda eziyet, işkence ve matem.
Tam o kalplerden oldum, acı yağmurunu dileyenlerden.
Seni diliyorum- ama ödül olarak değil.
Seni diliyorum- ama yalnız ceza için.
Çünkü bütün arzularıma kavuştum.
Yalnız ona değil, onun cefası, beni kendine hayran ediyor.
Hamd olsun O'na ki; O kendi varlığının sır ışığını,
Apaçık, kendi yarattıklarına, yiyenin içenin kılığında gösterene.
Tâkî yaradılışına’dek, O'na gözleri ile yakın gören.
Aynen kas kasa değercesine yakın bir şekilde.


Ey Arzu’larımın en büyüğü bak !
Sana ve Kendime hayretler içindeyim
Sen Kendine o kadar yaklaştırdın ki
Sandım ki, Sen gerçekten bensin.
Kendimi hayranlıktan kaybetmişken yok ettin kendinde beni.
Sen hayatımın şifası’sın, ölümden sonra edebi huzurumsun.
Senden başkasına güvenim yok.
Senden başka ne umudum ne de korkum var.
Sır Bahçenin çiçekleri türlü türlü açmış.
Bu Sanat bütün güzelliği ve bilgiyi bir araya toplamış, bir etmiş.
Eğer bir şey dileyecek olursam, ey beni.
Budur ki rüyam isteğim ve dileğim.

Kalbimde bazı haz ve istekler vardı.
Onlar bir oldular, seni gördüğümden beri.
Eğer beni kıskanacaklarsa, şimdi kıskansınlar.
Sen benim Efendim olandan beri, canlıların Efendisi’yim.
O sebeptendir ki dostlarım yarenlerim ve düşmanlarım kınarlar beni.
Çünkü hiç kimse sezmiyor acılarımın büyüklüğünü.
Onlara bıraktım Dünyayı İnançlarını, Senin aşkından, Her şeyi…

Ey benim Kutsal’ım, bütünümle sana sevgi ile donanmışım.
Sen kendini bana açtın, tâkî benim ruhumda olduğuna inanana kadar.
Ben Gönlümü senin dışında her şeye ters döndüm, görmüyorum.
Bana yabancı iken böyle durum ve görüyorum ki yalnız sen bana yakınsın.
Burada hayatın hapsindeyim, tamamen senden kapatılmışım, yani senin güvenilir yakınlığından.

Kopar beni Ey Efendim, kendine al beni bu Zindandan.

Sen Kalp ve Kalp derisin arasında akansın.
Gözyaşların,  Göz Pınarlarından aktığı gibi…
Ve kalbimin derin bilincinde oturmaktasın.
Aynen ruhumun vücudumda oturduğu gibi…
Yağışsız yağmur olmaz,
Eğer hareket ettirmezsen, içinde gizlenir.

Senin yerin kalbimin bütünüdür.
O Sebeple başka kimseye yer yok.
Ruhum seni derimle kemiğimin arasına ekmiş.
Ne zannediyorsun, seni özlediğim zaman nasıl davranırım?

Ey Yar’rab bırak teşekkür edeyim.
Bu güzel armağan için,
Tanımama müsaade ettiğin için, yüceliğinin sırrını.
Başkaları sansın ki bir yasağa karşı geliyorlar.
Bana hak oldu doğru oldu, bu yol.
Kullarını affet bağışla onları,
O etrafıma toplanıp ta, beni öldürmeye niyet edenleri.
Eğer onlarında perdesini benim ki gibi kaldırsaydın.
Eminim ki onlarda şimdi böyle yapmazlardı.

HALLAC-I MANSUR

Renk Kodu: C: 22 M: 64 Y: 3 K: 0